T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E.2011/11-862 K.2012/251 T.28.3.2012
- ALACAKLININ HER İKİ TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNE DELİL OLARAK DAYANMASI ( Mahkemece Davalıya Defterlerini İbraz Etmesi Edilmemesi Halinde HUMK. 321 ve TTK. Md. 80, 83 ve 86 Uyarınca İşlem Yapılacağı Hatırlatılarak Kesin Süre Verileceği )
- FATURAYA DAYANAN ALACAK ( Mahkemece Davalıya Defterlerini İbraz Etmesi Edilmemesi Halinde HUMK. 321 ve TTK. Md. 80, 83 ve 86 Uyarınca İşlem Yapılacağı Hatırlatılarak Kesin Süre Verileceği – Davacının Her İki Tarafın Defterlerine Delil Olarak Dayanması )
- FATURANIN TİCARİ DEFTERE İŞLENMEMESİ ( Takip/İtirazın İptali – Taraflar Arasındaki Ticari İlişki Veya Borç Olarak Kayıt Bulunması Halinde Bu Hususun Davalı Aleyhine Delil Teşkil Edeceği/Hukuki İlişkinin Varlığının Kabulü Gerekeceği )
- TİCARİ DEFTERLERİN DELİL DEĞERİ ( Davalı Tarafın Ticari Defterlerinin Usulüne Uygun Tutulmamış Olması Halinde Dahi Kendisi Aleyhine Delil Teşkil Edeceği/İbrazı İçin Kesin Süre Verilmesi Gerektiği – Takip/İtirazın İptali )
1086/m. 321, 326, 330, 332
6762/m. 69, 80, 82, 83, 86
ÖZET : Uyuşmazlıkta davacı-alacaklı tarafından her iki tarafın ticari defterlerine açıkça delil olarak dayanılmasına rağmen mahkemece davalıya defterlerini ibraz etmesi, ticari defterlerin mahkemeye ibraz edilmemesi halinde HUMK’nun 321 ve TTK’nun 80, 83 ve 86. maddeleri uyarınca işlem yapılacağı hususu hatırlatılmak suretiyle kesin süre verilmemiş; bilirkişi incelemesi dosya kapsamındaki deliller ve davacı tarafın ticari defterleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmamış olması halinde dahi kendisi aleyhine delil teşkil edeceği, takip konusu fatura ticari defterlere işlenmese dahi taraflar arasındaki ticari ilişki veya borç olarak kayıt bulunması halinde bu hususun davalı aleyhine delil teşkil edeceği hususu gözetilerek taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığının kabulünün gerekeceği açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken; davacıya tüm delillerini hasretmek ve davalı tarafa, ticari defterlerini mahkemeye ibraz etmek üzere usulünce kesin süre verilerek, sonucuna göre yukarda yapılan açıklamalar doğrultusunda yapılacak değerlendirme ile karar vermekten ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Serik 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.11.2007 gün ve 2006/688 E. 2007/960 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.9.2009 gün ve 2008/5203 E. 2009/9781 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, müvekkilinin davalının hafriyatını taşıdığını, ancak taşıma bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan takibe davalının haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptalini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- )Dava dosyası içeriğindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesine usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- )Dava, davacının davalıya taşıma hizmeti verdiği iddiasına dayalı alacak için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin davalıya taşıma hizmeti verdiğini ve navlun alacağına dair fatura düzenlendiğini, bu faturaların davalının muhasebecisi olan K. Ö.’e teslim edildiğini ileri sürerek, iş bu davayı açmış, davalı vekili ise, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını savunarak, gerek iddia edilen akdi ilişkiyi ve gerekse buna dair alacak istemini inkar etmiştir.
Bu durumda, öncelikle davacı taşıma ilişkisinin varlığını ispat etmelidir. Davacı bu ispat külfetini yerine getirdiği takdirde ve ancak bundan sonradır ki davalı da ödediğini ispatla mükellef olacaktır.
Bu itibarla mahkemece, davacıdan tüm delillerini hasretmesi istenerek, gerektiğinde davalı tarafın da defterleri incelenmek suretiyle taraflar arasında taşıma ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi ve daha sonra bu husus ispat edildiği takdirde davalı tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının ayrıntılı bir şekilde araştırılarak oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacı tarafından davalının hafriyatının taşındığını, verilen taşıma hizmetine karşılık düzenlenen fatura bedelinin ödenmemesi sebebiyle bedelin tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, davalının temel ilişkiyi ve faturayı inkar etmediği ancak belge sunmaksızın borcu olmadığını ileri sürdüğünü belirterek davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamını ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davacı-alacaklı tarafından ibraz edilen faturanın kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren bir belge olmadığı, borcun varlığını ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, davacının ticari defterleri usulüne uygun tutulmadığından ve yemin deliline de dayanılmayacağı belirtildiğinden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkeme önceki kararında direnmiş; hükmü davacı-alacaklı vekili temyiz etmiştir.
H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, yapılan araştırmanın ve dosyada mevcut delillerin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 326. maddesine göre, her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları ( belgeleri ) mahkemeye ibraz etmek zorundadır.
Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 83/2. maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HUMK.’nun 330 ve ardından gelen maddelerindeki konuya dair genel düzenlemelere tabidir.
HUMK.’nun 332. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye dair açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; HUMK.’nun 332. maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HUMK.’nun 330 ve sonraki maddeleri anlamında “vesika” niteliğindedir.
Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen TTK. nun 82. maddesindeki hüküm, “I – Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin ( maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla ), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir.
Anılan Kanunun 69. ve devamı maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 86. maddesine göre, taraflardan birinin defterleri kanuna uygun olup da, diğerininki olmaz veya hiç defteri bulunmaz yahut ibraz etmek istemezse; defterleri muntazam olan tacirin birbirini teyid eden defterlerindeki kayıtlar, diğeri aleyhine delil olur. Defterler usulüne uygun tutulmamış dahi olsa sahibi aleyhine delil teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Somut uyuşmazlıkta davacı-alacaklı tarafından her iki tarafın ticari defterlerine açıkça delil olarak dayanılmasına rağmen mahkemece davalıya defterlerini ibraz etmesi, ticari defterlerin mahkemeye ibraz edilmemesi halinde HUMK’nun 321 ve TTK’nun 80, 83 ve 86. maddeleri uyarınca işlem yapılacağı hususu hatırlatılmak suretiyle kesin süre verilmemiş; bilirkişi incelemesi dosya kapsamındaki deliller ve davacı tarafın ticari defterleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmamış olması halinde dahi kendisi aleyhine delil teşkil edeceği, takip konusu fatura ticari defterlere işlenmese dahi taraflar arasındaki ticari ilişki veya borç olarak kayıt bulunması halinde bu hususun davalı aleyhine delil teşkil edeceği hususu gözetilerek taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığının kabulünün gerekeceği açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken; davacıya tüm delillerini hasretmek ve davalı tarafa, ticari defterlerini mahkemeye ibraz etmek üzere usulünce kesin süre verilerek, sonucuna göre yukarda yapılan açıklamalar doğrultusunda yapılacak değerlendirme ile karar vermekten ibarettir.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 28.3.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
İlk yorum yapan siz olun