İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri Nasıl?

Son güncelleme tarihi Mayıs 27, 2024

Dünyada ve Türkiye’de Avukatlık Mesleğinin Ortaya Çıkış Süreci

Barolar kamu kuruluşu statüsünde değildir ve buna bağlı olarak devletin hiyerarşik yapılanması içinde yer almaz. Bu özellikleriyle tamamen bağımsız olan barolar, hukukun ve adalet hizmetinin geliştirilmesi, hukuki birliğin sağlanması ve daha pek çok konuda faaliyet göstermektedir. Peki dünyada ve Türkiye’de barolar ortaya nasıl çıktı, avukatlık mesleği hangi süreçlerden geçti? Farklı ülkelerde baro sistemleri ne durumda? Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Barosu Başkanlıklarını yapmış Av. Vedat Ahsen Coşar’ın Ankara Barosu dergisinde (2018/4) yayımlanan “Avukatlık Mesleğinin ve Baroların Tarihsel Gelişimi” başlıklı makalesi ile Hukukçular Derneği tarafından gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayından yararlanarak bu sorulara cevap bulmaya çalıştık.

Dünyada ilk baro, Atina Şehir Devleti’nin yöneticisi Draca tarafından kurulan Atina Barosu’dur. Draca, Atina Barosu’nun ilk yasal düzenlemelerini yaptı. Eski Yunan ve Roma döneminde en parlak dönemini yaşayan avukatlık mesleği, engizisyonun egemen olduğu Ortaçağ’dan itibaren sıradan bir meslek olarak görülmeye başladığı için gelişemedi.

Rönesans ile birlikte yeniden gelişme göstermeye başlayan avukatlık mesleği Fransa’da şövalyelik gibi bir düzene bağlanarak “Kamu Şövalyeleri” olarak adlandırılmaya başlandı. 11. yüzyılda ortaya çıkan avukatlık böylece 13. yüzyılda lonca şeklinde örgütlendi. Kıta Avrupası’nda, uzun süre lonca sisteminin etkisinde kalan avukatlık Fransa’da lonca tarzındaki örgütlenmeyle bağlarını Fransız Devrimi ile kopardı ve bu durum Kıta Avrsupası’ndaki diğer ülkeleri de etkiledi.

Barolar bugünkü yapısına, Fransa’da 1852-1870 ve 1920 ile 1930 yılları arasında yapılan yasal
düzenlemeler sayesinde kavuştular. Bu düzenlemelerle birlikte avukatlık mesleği de meslek örgütünün kazanımlarına bağlı olarak gelişmeye başladı.

Magna Carta ile birlikte görülen hukuki gelişme ve dönüşme, İngiliz Ortak Hukuku olan Common Law kurumunu ortaya çıkarırken Common Law ile birlikte de İngiliz yargı sistemi kuruldu. Ancak bu sistemde avukatlık görevi herhangi bir hukuki formasyonu olmayan ve ‘dava vekili’ adıyla faaliyet gösteren kişiler tarafından yürütüldü. Almanya’da ise avukatlık, 1878 tarihli Prusya Avukatlık Yasası’yla birlikte saygın bir meslek haline geldi. Arap ülkelerinde, Uzak Doğu, Orta Doğu ve Doğu’da ise 19. yüzyılın sonlarında 20. yüzyılın başlarında tanınmaya başlandı.

Osmanlı’da Avukatlık

Osmanlı’da 1800’lü yıllara kadar ne avukatlık mesleğinden ne de avukatlığın ilk örneği “dava vekilliği”nden bahsetmek mümkündür. 1840’ta bazı maddeleri Fransız Ceza Yasası’ndan alınan yeni Ceza Kanunnamesi hazırlandı, ceza ve ticaret davalarına bakmak üzere laik ilkelere göre işleyen nizamiye mahkemeleri kuruldu. 1850’de Fransız Ticaret Kanunu esas
alınarak hazırlanan Ticaret Kanunnamesi yürürlüğe girdi, 1851’de ticaret
mahkemeleri kuruldu. 1858’de tümüyle Batı’daki düzenlemeler esas alınarak ikinci Ceza Kanunnamesi kabul edildi, 1867’de Devlet görevlilerinin işlemlerine karşı açılan davaları
görmek için Şurayı Devlet/Danıştay kuruldu.

17 Haziran 1880 tarihinde öğrenime başlayan İstanbul Darulfünunu olarak da adlandırılan İstanbul Üniversitesi Hukuk Mektebi (günümüzün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi), ilk hukuk mektebidir.

Türkiye’de avukatlık mesleğini düzenleyen ilk metin: Dava Vekilleri Nizamnamesi

1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile birlikte avukatlık mesleğinin ihtiyacı olan hukuki ve toplumsal alt yapıyı büyük ölçüde tesis edildi. 13.01.1876 tarihinde yürürlüğe konulan “Dava Vekilleri Nizamnamesi”nden 9 yıl sonra bu mesleğe giriş koşulları ve bunun için yapılacak sınav usulünün düzenlendiği 1885 tarihli “Mehakimi Nizamiye Dava Vekillerinin Usulü İntihap ve İmtihanlarına Dair Kararname” yayımlandı. Bu kararname içinde yer alan “Dava Vekilleri Nizamnamesi” Osmanlı sınırları içerisinde ve onun fiili mirasçısı Türkiye’de avukatlık mesleğini düzenleyen ilk hukuki metin kabul edilmektedir.

Okuma önerisi:  Dünyada Rektör Seçimleri Nasıl Yapılıyor? – İnfografik

Dava Vekilleri Nizamnamesi ile vekalet görevini üstlenenler “dava vekilliği” unvanına sahip olurken dava vekili olacaklara Hukuk Mektebi mezunu olma şartı getirildi. Aynı yıl Mektebi Sultaniye’de hukuk dersleri okutulmaya başlanırken buradan mezun olanlara Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sınava girme hakkı ve bu sınavda başarılı olanlara dava vekilliği yapabilme yetkisi verildi.

Günümüzde baro adını alan mesleki örgütlenmenin başlangıcı, Dava Vekilleri Nizamnamesi‘nin “Dava vekillerinin umur ve hususatına bakmak ve Nezareti Ahkam-ı Adliye tarafından icra olunacak tebligatı resmiyeye vasıta ittihaz kılınmak üzere bir cemiyeti daime tesis olunacaktır” hükmünü taşıyan 30. maddesidir. Bu madde sayesinde dava vekillerinin mesleki örgütlenmelerinin yolu açılmıştır.

1884 yılında Padişah II. Abdülhamit Han’ın iradesiyle yürürlüğe konulan “Rumeli Şarki Vilayetine Mahsus Avukatlık Kanunu”, Osmanlı döneminde “avukat” kelimesinin kullanıldığı ilk hukuki metindir. 1916 tarihli “Memaliki Osmaniye’de bulunan ecnebilerin Hukuk ve Vezaifi Hakkındaki Geçici Kanun” ile de avukatlık mesleğinin yalnızca Türklere ait olacağı hükmü getirildi.

Cumhuriyet Dönemi Avukatlık Mesleği ve Barolar

Mustafa Kemal Atatürk tarafından, avukatlık mesleğinin Batı normlarına uygun biçimde düzenlenmesi için 17 maddeden oluşan ve Türkiye’de avukatlık mesleğini düzenleyen
ilk ciddi yasa olan 03 Nisan 1924 tarihli ve 460 sayılı Muhamat Kanunu (Avukatlık Yasası) çıkartıldı. Muhamat Kanunu, “baro” ve “avukat” kavramlarına yer verilmesi açısından da önemlidir.

Muhamat Yasası’nın, değişen dünya ve ülke koşullarına uygun olmaması ve gereksinimi karşılamada yetersiz kalması üzerine 01 Aralık 1938 tarihinde yürürlüğe konulan 3499 sayılı Avukatlık Yasası ile avukatlık hem kamu hizmeti olarak ifade edildi hem de kabul edildi.

Almanya’da Baro Sistemi Nasıl?

Aşağıdaki bilgiler, Av. Bülent Döğer‘in Hukukçular Derneği tarafından 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayınında paylaştığı bilgilerden derlenmiştir:

  • Almanya’da şehirlerde baro bulunmamaktadır.
  • 16 eyalete sahip Almanya’nın eyaletlerinde toplam 28 baro faaliyet göstermekte. Örneğin Baden eyaletinde 5, Karsluhe’de 2 baro var.
  • Berlin’de de bir Berlin Barosu ile eyaletlerin hepsinin bağlı olduğu bir baro var. 28 baronun bağlı olduğu çatı barosu / barolar birliği statüsünde.
  • Yargıtay hukuk davaları için özel bir baro var ve o baroda 50’ye yakın avukat görev yapmakta. Bu avukatlar sadece Yargıtay hukuk davalarına bakabilmekte. Yargıtay ceza davalarında böyle bir özel şart yok ancak hukuk davalarına sadece bu baro üyeleri girebiliyor.
  • Almanya’da aynı yargı bölgesinde iki adet baro olamamakta. Tek yargı bölgesi tek baro şartı bulunmakta.
  • Baroya kayıt olmaksızın avukatlık yapılamamakta.
  • Baro seçiminde dijital oylama mümkün. Ancak seçimlere katılım oldukça düşük. Yönetime girmeyecekse kimse seçimi önemsememekte.
  • Baro başkanlığı için beş yıllık bir kıdem şartı aranmakta ve görev süresi dört yıldır.
  • Almanya’da barolar hukuki nitelik olarak kamu kuruluşu sayılmakta ve siyasi bir fonksiyonu asla olamamakta.
  • Avukatların uzmanlıkları vardır. Bu uzmanlık unvanını veren ve denetimini yapan barodur.

Hollanda’da Baro Sistemi Nasıl?

Aşağıdaki bilgiler, Av. Yaşar Özdemir‘in Hukukçular Derneği tarafından 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayınında paylaştığı bilgilerden derlenmiştir:

  • Hollanda’da “Yargı Bölgesi” kavramı ve Barolar Birliği var. 11 mahkeme ve her mahkemenin birer barosu bulunmakta.
  • Hollanda’da aynı şehirde iki baro olması imkânsız gibidir.
  • Baroya kayıt olmaksızın avukatlık yapılamamakta.
  • Hollanda’da yerel barolar ve barolar birliği seçimleri olmak üzere iki türlü seçim yapılmakta. Bu açıdan Türkiye’yle benzerlik göstermekte. Yerele bağlı avukatlar baro yönetimi, onların seçtiği delegeler de birliğin yönetimini seçmekte.
  • Hollanda’da baro seçimlerine katılım oldukça düşük. Kimse yönetime girmeyecekse seçimi önemsemiyor çünkü sistem önemli görülmekte. Barolar denetim ve mesleki eğitime önem vermekte.
  • Hollanda’da baro başkanları, bölgesinde yer alan avukatlık ofislerinin en az yüzde 20’sini denetlemekle yükümlü. Bu denetimlerde avukatlık mesleğinin şanına uygun bir yerde mesleğin icra edilip edilmediğine bakılmakta.
  • Hollanda’da avukatlık stajı 3 yıldır. Stajyer avukata, baronun belirlediği minimum ücret ödenmek zorunda. Stajyer avukatlar, staj boyuna haftanın bir günü eğitim almak zorunda ve en az yedi yıllık tecrübeye sahip avukat yanında çalışması gerekmekte.
Okuma önerisi:  Baro nedir?

Belçika’da Baro Sistemi Nasıl?

Aşağıdaki bilgiler, Av. Hazel Albayrak‘ın Hukukçular Derneği tarafından 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayınında paylaştığı bilgilerden derlenmiştir:

  • 10 eyaletli Belçika’da eyalet sistemi var.
  • 1967-2002 yılları arasında ulusal barolar birliği vardı ve tek birlikti. 2002 yılında değişen sistemle birlikte Flaman dillerini konuşanların oluşturduğu Barolar Birliği, Fransızca ve Almanca dillerini konuşanların oluşturduğu Barolar Birliği olmak üzere iki tane barolar birliği var. İki birlik olmasının sebebi Belçika’nın 3 resmî dili olmasından kaynaklı.
  • Flaman Barolar Birliğine 8 baro, Fransızca ve Almanca Dilleri Barolar Birliğine 11 baro üyedir.
  • Barolar Belçika’da kamu kurumu niteliğinde.
  • Baroya kayıt olmaksızın avukatlık yapılamayan Belçika’da avukatların, Yargıtay’da duruşmaya girebilmesi için uzman olduğunu gösterir eğitim ve özel ruhsata sahip olması gerekmekte.
  • Bir şehirde iki baro bulunamıyor. Hatta bazı şehirler birleşmiş durumda. Örneğin üç şehir tek baro oldu.
  • Belçika’da avukatların 3 yıl staj yapma zorunluluğu var. Stajyere maaş ödenmek zorunda değil.
  • Stajyerler duruşmaya girebiliyor dava alabiliyor, cübbe giyebiliyor.
  • Ayrıca avukatlar 3 yıllık staj bittikten sonra baro başkanı olmak için aday olabilmekte. Kıdem şartı yok.
  • Baro başkanı seçimi bir yıllık ancak bir yıl daha uzatılabilmekte ve iki yıl için görev yapılabilmekte.
  • Baro seçimleri dijital yolla yapılmakta.
  • Seçim usulü bire bir Türkiye ile aynı denilebilir.
  • Seçimlere katılım oldukça düşük. Kimse yönetime girmeyecekse seçimi önemsememekte.
  • Belçika’da avukatların reklam yasağı yok. Ancak mesleğin onurunu zedelemeden reklam yapılması gerekmekte.
  • Avukatlar genelde sosyal medyada yorum yapmamakta, siyasi olaylara asla karışmamakta.

İngiltere’de Baro Sistemi Nasıl?

Aşağıdaki bilgiler, Av. Yasemin Sabit‘in Hukukçular Derneği tarafından 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayınında paylaştığı bilgilerden derlenmiştir:

  • İngiltere’de Türkiye’deki barolar gibi yetkilere sahip bir baro yok.
  • 1825’ten beri “Law Society” isminde bir birlik bulunmakta ve Londra, Galler ile Brüksel’de temsilcilikleri var. Bunlar dışında şehirlerde alt barolaşma yok ancak yapısı baroya çok benzemeyen mini “barocuklar” var. Ancak şehir bazında birlikler kurulabiliyor.
  • Bir şehirde birden fazla mini baro var. Ancak Türkiye’deki baro mantığının karşılığı olan “Law Society”nin aynı şehirde birden fazla olması mümkün olmadığı gibi her şehirde şubesi de yok.
  • Avukatlar bir baronun üyesi olmak zorunda değil. Law Society, hem avukatların temsil makamı hem de denetleme makamı olmayız diyor. Ayrıca Law Society kamu hizmeti görevini üstlenmemektedir. Avukatların denetlenmesi için devlet destekli Solicitors Regulation Authority (SRA) isimli başka bir kurum kuruluyor. SRA ruhsat, denetleme, özlük hakları hususlarına bakmakta. Bu sebepten baroya ayrıca üye olmaya ihtiyaç duyulmuyor.
  • İngiltere’de iki tür avukatlık var. Duruşma avukatı Barrister ve dosya avukatı Solister.
  • Barristerlar’ın bağlı bulundukları bir baro var. Bu baronun 12 uzmanlık odası var ve bu odalardan birine Barristerlar üye olmak zorunda.
  • İdeolojik yahut ırka dayalı inançlarla İngiltere’de baro kurulabiliyor. Örneğin Bangladeşli avukatların bir araya gelerek kurdukları bir baro var. Ayrıca Kadın Avukatlar Birliği, Siyahi Avukatlar Birliği var. Ancak bu birliklere direkt baro demek pek mümkün değil. Türkiye ile örneklik örtüşmemektedir.
  • CMK’nın muadili pro-bono’lar bu avukat birlikleri aracılığıyla görülmektedir.
  • Avukatın ticari ve vicdani faaliyetlerinin temsilini sağlamak için baro var. Avukat bir hata yaptığında baro bir disiplin kurulu kurmaz, avukat doğrudan SRA’yla muhatap olmaktadır.
  • İngiltere’de avukatlık staj iki yıldır. Stajın yapıldığı ofiste en az üç uzman olması gerekmekte. Her yıl ruhsat güncellenir. Bu güncelleme bir parayla olur. İngiltere bunu bir formata oturtmak için her avukatın kendi alanıyla ilgili 30 kredilik ders almasını zorunlu tutmakta. Bundan dolayı avukatın ders alması ve bir sınav vermesi gerekmekte. Bunlar SRA’ya sunulur. Bu derslerin büyük çoğunluğunu Law Society vermekte.
  • İngiltere’de baro, avukatın temsilcisi ve ticari getiri sağlayan bir kurum. Law Society aynı zamanda sizin adınıza ilişki geliştirme ve bir network kurmanızı sağlayarak adeta bir iş imkânı sunmakta.
  • Avukatlar, baronun kendisini temsil etmediğini, fayda sağlamadığını düşündüğünde o barodan ayrılıp başka bir baroya kaydolabilmekte.
Okuma önerisi:  Hukuk Fakültelerinin Sorunları

Fransa’da Baro Sistemi Nasıl?

Aşağıdaki bilgiler, Av. Vahit Polat‘ın Hukukçular Derneği tarafından 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Farklı Ülkelerdeki Baro Sistemleri” başlıklı canlı yayınında paylaştığı bilgilerden derlenmiştir:

  • 101 ilin bulunduğu Fransa’da 164 baro var. Düzenleme, her yargı bölgesinde bir baro olacak şekilde yapılmıştır.
  • Her ilde birden fazla baroya izin verilmektedir.
  • Yaklaşık 70 bin avukatın olduğu Fransa’da avukatların yüzde 42’si Paris Barosuna kayıtlıdır. Kalanlarda diğer barolara kayıtlıdır. Bir dönem 8 avukatlı baronun bile olduğu Fransa’da en küçük grup 15 avukatlı barodur.
  • Bir ilde iki tane adliye ya da iki tane yargı bölgesi varsa iki baro olmak durumunda. Burada mantık avukatlığın kamu hizmeti olarak görülmesi ve vatandaşlara bu kamu hizmetinin kesintisiz bir şekilde sunulmasının sağlanmasıdır. Taşra bölgelerinde baroların kurulmasının bir sebebi de budur.
  • Fransa’da avukatlık ruhsatının alınması ve bir baroya kayıt olunması zorunludur. Aksi halde avukatlık yapılmasına izin verilmemektedir.
  • Fransa’da baro başkanı 2 yıl için görev yapar. Baro yönetimi 3 yıl için seçiliyor ve her yıl 1/3’ü seçimle yenilenir.
  • Seçimlere katılım oldukça düşüktür. Kimse yönetime girmeyecekse seçimi önemsememektedir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir