13. Hukuk Dairesi 2010/14192 E., 2011/3550 K.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, 31 … 764 plaka sayılı aracı 30.03.1998 tarihinde, noter satış sözleşmesi ile davalıdan satın aldığını, ancak söz konusu aracın gümrük işlemlerine tabi tutulmadan kaçak yollarla ülkeye getirilmiş olması nedeniyle 11.01.2008 tarihinde AsÜye Ceza Mahkemesinin karan ile elinden alınarak bağlandığını, zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.000 TL zararının faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının aracı yedi yıl boyunca kullanmış olması nedeniyle kullanım bedelinin alacaktan mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun ge-rektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanunu’nun 189. ve devamı maddelerinde düzenlenen, zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Satım sözleşmesinde satıcının zapta karşı tekeffül borcunu düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 189. maddesinde, satıcının, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satım akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zapt edilmesinden, alıcıya karşı mesul ve zamin olduğu açıklandıktan sonra, devamındaki maddelerde de, (BK 189-193 mad.) bu yükümlülüğün koşulları ve zararın kapsamı konusunda açıklamalar getirilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 192. maddesinde, satılanın tamamen zaptı halinde, satımın münfesih addolunacağı ve alıcının, satıcıdan aynı maddenin 1, 2, 3 ve 4. bentlerinde yazılı zararları isteyebileceğini hükme bağlamıştır. Bu hükümlere göre, satılanın tamamen zaptı halinde alıcı, satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereler düşülmek suretiyle, ödemiş olduğu semenin faizi ile birlikte iadesini isteyebilir. Satım bozulduğuna göre, satıcının mal varlığında satım bedeli nedensiz kalır. Bu itibarla satış bedelinin alıcıya her halde geri verilmesi gerekecektir. Alıcının, satıcıdan isteyebileceği zarar ise, menfi zarardır (Örneğin, alıcının, satım sözleşmesinin kuruluşu ve ifası için yaptığı ve artık kendisi için tamamen boşa gitmiş sayılan giderler. Borçlar Kanunu madde 192/4). Hemen belirtilmelidir ki, alıcının, sablanın tamamen zaptı halinde satıcıya karşı ileri sürebileceği bu istemlerin kabul edilebilmesi için, satıcının kusurlu olup olmaması, sonuca etkili değildir. Zira satıcının bu konudaki sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bununla beraber satıcı, menfi zarar dışında, hiçbir kusurun kendisine yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alıcının, satılanın zaptı yüzünden uğradığı diğer her türlü zararlarını da ödemekle yükümlüdür (Borçlar Kanunu madde 192/son fıkra).
Somut olayda, davacının 30.03.1998 tarihinde davalıdan noter satış sözleşmesi ile satın alıp, adına tescil ettirdiği aracın, gümrük işlemlerine tabi tutulmadan kaçak yollarla ülkeye getirilmiş olması nedeniyle, 11.01.2008 tarihinde mahkeme karan ile zapt edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemece, aracın el konulma tarihindeki rayiç bedeli belirlenerek taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki aracın, satış tarihinden (30.03.1998) zapt edildiği tarihe (11.01.2008) kadar, davacının zilyetliğinde kalmış olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 192. maddesinin 1. bendi gereğince, “alıcının istihsal ettiği yararlanmanın” da satış bedelinden tenzil edilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilmiştir. Oysa ki, satılanın zaptı ile birlikte, alıcının satılandan elde ettiği faydaların da, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre hükmedilen alacaktan mahsubu gereklidir (Bkz. Dairemize ait 2001/12719 Esas, 2002/3023 Karar sayılı, 22.03.2002 tarihli; 1983/6286 Esas, 1983/7556 Karar sayılı, 03.11.1983 tarihli kararlar da aynı doğrultudadır.) O halde mahkemece, saüm konusu aracın, davacının elinde kaldığı süre içinde, araçtan elde edilen yararlanma miktarı belirlenip, belirlenecek bu miktann, davacı alacağından mahsubundan sonra kalan bakiye miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, Borçlar Kanunu’nun 192. maddesi gözardı edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereği usul ve yasaya aykırı olan hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 09.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlk yorum yapan siz olun