İmam nikahlı eşin manevi tazminat istemi konusu hukukumuzda da son derece tartışmalı bir halde bulunuyor ve Yargıtay’ın konuyla ilgili içtihadı çelişkiler gösteriyor olsa da; Yargıtay tarafından verilmiş emsal nitelikte kararlar çerçevesinde, böyle bir hakkın varlığından olduğundan bahsetmek mümkün olabilmektedir.
İmam nikahlı eşin manevi tazminat istemi konusu hukukumuzda da son derece tartışmalı bir halde bulunuyor ve Yargıtay’ın konuyla ilgili içtihadı çelişkiler gösteriyor olsa da; Yargıtay tarafından verilmiş emsal nitelikte kararlar çerçevesinde, böyle bir hakkın varlığından olduğundan bahsetmek mümkün olabilmektedir.
1- Türk Medeni Kanun’u Kapsamında Evlenme
Türk Medeni Kanunu’nun “Aile Hukuku” başlıklı ikinci kitabının evlilik hukuku isimli birinci kısmının evliliğin genel hükümleri başlıklı üçüncü bölümü içerisinde yer alan 185. maddesinin ilk fıkrası şu şekildedir:
“Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.”
Madde hükmünden de açık bir şekilde görülebildiği üzere, kanunlarımız çerçevesinde hüküm doğurması öngörülmüş bulunan evlilik türü, yalnız ve yalnızca resmi nikâh olarak ifade edilmekte olan evlenme biçimidir. Medeni kanunumuz geleneksel evlilik olarak da ifade edilmekte olan “imam nikâhına” etki tanımamış; tek yasal ve geçerli evlenme türü olarak “resmi nikâhı” belirlemiştir. Ancak, belirtilmelidir ki, bu durum uygulamada birtakım olumsuzluklara yol açmakta ve yalnızca imam nikâhı yoluyla evlenmiş bulunan kişilerin haklarının belirlenmesinde, kanunlarımız bu tür evliliği düzenlemediğinden, sıkıntılar ve mağduriyetler yaşanmaktadır.
2- İmam Nikâhlı Eşin Manevi Tazminat Hakkı
Yukarıda da ifade edildiği üzere, Türk Medeni Kanunu’na göre geçerli bir evlilik birliği resmi nikâhla mümkündür. Resmi nikâh olmadan evlilik mümkün olmadığı için boşanma da söz konusu olamayacaktır. Resmi nikâhlı olmayan eş ayrılma ya da terk etme durumunda boşanma ve boşanmanın feri taleplerinden yararlanamayacaktır. Ancak evlilik birliğinin kurulması tarafların ortak yaşam iradelerinden doğmaktaysa, resmi nikâhın bulunmaması halinde de tarafa bazı talepleri ileri sürme hakkı doğabilecektir.
Buna göre, imam nikâhı kavramı kanunlarımız çerçevesinde herhangi bir biçimde düzenlenmiş olmadığından; imam nikâhlı eşin sahip olduğu manevi tazminat hakkına dair de hukukumuzda açık bir hüküm bulunmayıp, bu hakkın varlığı sonucuna, Yargıtay’ın bu yöndeki içtihadı vasıtasıyla ulaşılmaktadır. Ancak her ne kadar aşağıdaki örnekler, imam nikahlı eşin manevi tazminat isteminin varlığını destekler nitelikte olsa da belirtmek gerekir ki, bu konudaki Yargıtay içtihatları değişiklik göstermekte ve son derece tartışmalı olabilmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2001/4849 Esas, 2001/8843 Karar sayı ve 01.10.2001 tarihli kararı çerçevesinde, imam nikâhlı eşin resmi nikâh yapmaya yanaşmaması halinin davacı eşin “sosyal kişilik değerlerine” bir saldırı teşkil etmekte olduğuna ve dolayısıyla söz konusu durumun bir manevi tazminat istemine zemin oluşturabileceğine karar vermekle, imam nikâhlı eşin manevi tazminat hakkının varlığını içtihat etmiş bulunmaktadır.
Yine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2015/6000 Esas, 2016/5100 Karar sayı ve 14.04.2016 tarihli kararında da, davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı, bundan elem ve üzüntü duyduğunun kabul edilmesi ve davacının hukuka aykırı olan eyleminden dolayı bozulan manevi dengesinin eski hale dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir.
Böylelikle, bir kişinin ileride resmi nikah kıyılacağı vaadiyle dini nikaha ikna edilmesi ancak vaat edilen resmi nikahın kıyılmaması halinde, imam nikahlı eşin manevi olarak zarar gördüğü kabul edilmektedir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, vermiş bulunduğu 1997/4-690 Esas, 1997/893 Karar sayılı ve 05.11.1997 tarihli kararda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce bir başka dosyada verilmiş bulunan ve imam nikahlı eşe manevi tazminat hakkı tanınamayacağını öngören kararı bozmuş ve bu hakkın davacı tarafa sağlanması gerektiği yönünde hüküm kurmuştur.
Görüldüğü üzere, her ne kadar imam nikahlı eşin manevi tazminat istemi konusu hukukumuzda da son derece tartışmalı bir halde bulunuyor ve Yargıtay’ın konuyla ilgili içtihadı çelişkiler gösteriyor olsa da; yukarıda zikredilmiş bulunan içtihat örnekleri çerçevesinde böyle bir hakkın hukukumuzda imam nikahlı eşe tanınmakta olduğundan bahsetmenin mümkün olduğu kanısına varmak gerekmektedir.
İlk yorum yapan siz olun