İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aile Konutu Taraf Teşkili

Son güncelleme tarihi Aralık 11, 2024

2. Hukuk Dairesi 2010/18764 E., 2011/8256 K.

Taraflar arasında görülen davada; 

Davacı, hastanede psikiyatri bölümünde tedavi gördüğü sırada davalı Ahmet’in kendisi ile ilgilenerek zaman zaman tedavisine yardımcı olduğunu ve yaptığı masrafları ileri sürerek kendisine senet imzalattığını ve sonrasında bu davalının yanına gelerek senet bedeli karşılığı olarak evinin devri için kendisine baskı ve tehdit uyguladığını, hastaneden gizlice çıkartarak vekaletname aldığını ve anılan vekaletin kullanılarak 34 ada 130 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bolümün davalı Sıtkı’ya, bu şahsın da diğer davalı Ayşe’ye temlik ettiğini, senedin tanzim ve vekaletin verildiği tarihlerde hukuki eh-liyetinin olmadığı gibi davalı Ayşe’nin de vekilin eşi olup iyiniyetli olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil ile senedin iptali isteminde bulunmuştur. 

Davalılar, davacının hukuki ehliyetinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. 

Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 

Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: 

Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu İptal ve tescil ile senedin iptali isteğine ilişkindir. 

Mahkemece, davacının gerek vekaletin veriliş tarihinde gerekse işlem tarihinde 2659 sayılı Yasa’nın 7. ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesi’nden elde edilen rapor gereğince ehliyetsiz olduğu belirlenmek ve 2. el durumunda bulunan davalılardan Ayşe’nin de TMK’nın 1024. maddesi hükmü uyarınca durumu bilen ve bilmesi gereken konumda olduğu ve aynı Yasa’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı saptanarak bu olgu mahkemece benimsenmek suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. 

Ancak, bir davada mümeyyiz olan gerçek kişiler ile hükmi şahsiyete haiz olan tüzel kişilerin davacı ve davalı olmaları asıldır. (Taraf olmaları) 

Somut olayda; ehliyetsiz olduğu Adli Tıp Raporu ile saptanan davacı Serpil davayı bizzat kendisi açmış ve yürütmüştür. Adı geçenin ehliyetsiz olduğu mahkemece belirlendiğine göre, öncelikle vesayet makamına davayı yürüten hakimin ihbarda bulunarak davacıya bir vasi atanmasını temin etmek ve atanacak vasinin de TMK’nın 462/8. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından davaya icazetin sağlanması bakımından izin almak ve vasi huzuruyla davanın sürdürülmesi ve karara bağlanması gerekirken bu usuli işlemler ikmal edilmeden hukuki ehliyete haiz olmayan kişi huzuru ile davanın tedvir ve intaç edilmiş olması isabetsizdir. 

Öyle ise, davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir