İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

HAKİM ALEYHİNE AÇILAN TAZMİNAT DAVASI

YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO : 2011/4-837
KARAR NO : 2011/719

Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nden verilen 15.12.2009 gün ve 2009/5 E. 2009/56 K. sayılı kararın düzeltilerek onanmasını kapsayan ve temyiz mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 24.03.2010 gün, 2010/4-192 E. 2010/163 K. sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573 ve izleyen maddeleri uyarınca hakim aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar tarafından davalı Hakim aleyhine 01.07.2009 tarihinde tazminat istemiyle açılan davada, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nce ilk derece mahkemesi sıfatıyla, “1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573.maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın reddine” dair verilen 15.12.2009 tarihli karar, davacının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 tarihli kararıyla düzeltilerek onanmış olup; davacı tarafça düzelterek onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunulmaktadır.
Özel Daire’ce bidayet mahkemesi sıfatıyla verilen kararın Hukuk Genel Kurulu’nca düzeltilerek onanmasından sonra, 14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve kararları nedeniyle açılacak tazminat davalarında uygulanacak esas ve usule ilişkin yeni düzenlemeler getirilmiştir.
09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12.maddesiyle, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93 üncü maddeden sonra gelmek üzere eklenen 93/A maddesinde:
“Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.”
Hükmü öngörülmüştür.
Yine, 6110 sayılı Kanunun 14/1-a maddesiyle değiştirilen 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573.maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, “Hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı… Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir…” hükmü getirilmiştir.
6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Madde 2/2 de ise:
“Hâkimler ve Savcılar Kanununa bu Kanunla eklenen 93/A maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu Kanunla değiştirilen 573. maddesi hükümleri bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte;
a)Görülmekte olan davalar,
b)Kesinleşmemiş hükümler,
c)Miktar veya değeri itibarıyla temyiz veya karar düzeltme yoluna gidilemediği için kesinleşen hükümler,
bakımından da uygulanır ve davaya Devlet aleyhine devam olunur.”
Düzenlemesine yer verilmiştir.
Nihayet, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu yürürlükten kaldıran ve 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hakimin Sorumluğu”nu düzenleyen İkinci Ayırımın, “Devletin sorumluluğu ve rücu” başlığı altında düzenlenen 46/1. maddesinde, “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı … Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:…” düzenlemesine yer verilerek, 6110 sayılı Kanunun 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573. maddesinde pasif husumet yönüyle yaptığı değişiklik, aynen muhafaza edilmiştir.
Bu açık hükümlerden anlaşıldığı üzere; hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Yukarıda açıklanan yeni yasal düzenlemeler karşısında; somut olayda, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri gereğince davaya, davalı hakim aleyhine devam edilmesi imkanı kalmamıştır. Bu düzenlemelere göre yasal hasım devlet olup; hakimin ise ancak zorunlu ihbar olunan sıfatıyla davada yer alması olanaklıdır.
Hal böyle olunca; ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce yapılacak iş, yeni yasal düzenleme doğrultusunda davaya Devlet aleyhine devam edilmesine imkan tanınmasının sağlanması ve Hazine’nin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre verilip, halen davalı konumunda olan hakimin ise zorunlu ihbar olunan sıfatını taşıdığı da gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.
Açıklanan gerekçeyle, davacıların karar düzeltme isteminin kabulü ile “düzelterek onama” yönündeki Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 gün ve 2010/4-192 E. 2010/163 K. sayılı kararının kaldırılması ve Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 15.12.2009 gün ve 2009/5 E. 2009/56 K. sayılı kararının bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 gün ve 2010/4-192 E. 2010/163 K. sayılı kararının kaldırılmasına, Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 15.12.2009 gün ve 2009/5 E. 2009/56 K. sayılı kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 30.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir