İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İBRANAMENİN İPTALİ VE TAZMİNAT.

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/17-351
KARAR NO : 2011/386

Taraflar arasındaki “İbranamenin İptali ve Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.07.2009 gün ve 2008/13 E., 2009/269 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 29.03.2010 gün ve 2009/8561 E., 2010/2838 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, müvekkillerinin desteği Yusuf Zıpır’ın yolcu olarak bulunduğu, davalıya trafik sigortalı araç ile dava dışı aracın karıştığı trafik kazası sonucu Yusuf Zıpır’ın vefat ettiğini, davalının 30.11.2006 tarihinde destekten yoksun kalma tazminatı olarak 23.461.00 TL ödeme yaptığını, diğer aracın trafik sigortası olmaması nedeniyle Garanti Fonu aleyhine açılan davada ise, her iki araç sürücüsü 4/8’er oranında kusurlu bulunarak, kusur indirimi yapıldıktan sonra müvekkilleri lehine toplam 44.504.83 TL destek tazminatı hesaplanarak hükmedildiğini belirterek, müvekkili Rukiye için 14.638.85.00 TL, ıslahla arttırılmış olarak Volkan için 4.220.63 TL, Nesibe için 4.372.88 TL eksik ödenen destek tazminatının, 30.11.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, bağımsız aktüer tarafından yapılan hesaplamaya göre, 30.11.2006 tarihinde davacılara 23.461.34 TL ödeme yapılarak ibraname alındığını, kesin ibranın her türlü dava hakkını ortadan kaldırdığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporuna ve kusur durumuna göre, davanın kısmen kabulü ile, davacı Rukiye için 9.683.80 TL, Volkan için 4.220.63 TL, Nesibe için 4.372.83 TL olmak üzere toplam 18.277.31 TL tazminatın, 30.11.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacılara verilmesine, davacı Rukiye’nin fazla isteğinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Beden tamlığına karşı işlenen haksız eylemlerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden, mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gerekmektedir. Nitekim, BK.’nun 46/2. maddesinden, cismani zararın hüküm tarihindeki duruma göre hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Yine aynı kanunun 45. maddesi uyarınca asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece, re’sen gözönünde tutulması zorunludur.
O halde mahkemece, artan asgari ücret miktarları gözetilerek, hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret üzerinden destek tazminatı hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının eksik ödenen bölümünün ödenmesi istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar; Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, somut olayda kazadan kısa süre sonra davalı tarafından davacılara 23.461,00 TL ödeme yapılmış ve davacılar davalıyı ibra ettikleri yönünde belge vermişlerse de, bu belge, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun sorumluluğa ilişkin anlaşmaları düzenleyen 111.maddesinde yer alan “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmü çerçevesinde değerlendirildiğinde, davalı tarafından davacıya ödenen paranın avans niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Böylece bu ödeme ile borçlunun borcundan kurtulduğu, borcun söndüğü kabul edilemez. Davacıların eksik ödenen tazminatı talebe hakları bulunmaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tazminatın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret miktarının mı, yoksa ödemenin yapıldığı ve avans niteliğindeki ödemeye ilişkin bulunduğu kabul edilen belgenin düzenlendiği tarihteki asgari ücret miktarının mı esas alınması gerektiği, sonuçta tazminatın hangi miktar üzerinden hesaplanacağı, noktasında toplanmaktadır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, haksız eylemin beden tamlığına karşı işlenmesi durumunda zararın gerçek kapsam ve miktarı zamanla daha iyi belirlenebileceğinden, zararın tespitinde ve yapılacak hesaplamada en uygun tarihin esas alınması gerekir.
Konuya ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Cismani Zarar Halinde Lazımgelen Zarar Ve Ziyan” başlıklı 46.maddesinde aynen;
“Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir.
Eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.”
hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun “Ölüm Takdirinde Zarar Ve Ziyan” başlıklı 45.maddesinde de:
“Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vukubulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder.
Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazımgelir.”
düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemeler göstermektedir ki, mahkemece hüküm tarihindeki duruma göre zarar hesaplanmalı ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret destek hesabında nazara alınmalıdır.
Mahkemece yapılan hesaplama ve varılan sonuç ise bu belirlemeye uygun değildir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücretin tespiti ile destek tazminatının hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
Bu nedenle, aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 08.06.2011 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

:arrow: İbranamenin serbest irade ile alınmadığı konusunda davacı iddiası bulunmaktadır. Bu durumda tanık dinleme yoluyla somut olayın ortaya çıkarılması gerekmektedir. Gerekirse yemin deliline başvurularak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (9. HD. 28.3.2008, 14313/6731).

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir