T.C.
ASKERÎ YARGITAY
A N K A R A
17.04.2013
Esas No : 2013/0666
Karar No : 2013/0644
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Askerî Mahkemece, sanığın …… tarihinde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmış ise de, atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı anlaşıldığından beraatine karar verildiği;
Hükmün, Askeri Savcı tarafından esasa ve suç vasfına ilişkin sebeplerle sanık aleyhine temyiz edildiği;
Tebliğnamede, beraat hükmünün onanması yönünde görüş bildirildiği;
Anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede;
Sanığın, olay tarihinde………. Komutanlığı Lojistik Şube Müdürlüğünde ………….. olarak görevli olduğu, ………….. tarihleri arasında …………..Karargahında yapılan ………….. konulu bir toplantıya katılmak üzere o tarihte ikmal kısım amirliğine vekalet eden ………….. ile birlikte …………..’ın özel aracı ile toplantının yapılacağı ………….. Komutanlığına gittikleri, toplantının bitiminde toplantıda görüşülen konular ile taslak halindeki intikal planlarının toplantıya katılan personele ön çalışma yapması için dağıtıldığı, sanığın aldığı evrakı dışı naylonla kaplı föy bilgi klasörüne koyduğu ve bu klasörü aracın arkasında bulunan çantasına yerleştirdiği, dönüşte …………..’ta görev yapan ………….. ile birlikte …………..’a kadar diğerleriyle geldiği, bu sırada …………..’in valizi ile ASGİM’den aldıkları askeri kıyafetleri de aracın bagajına koymaları nedeniyle bagajın dolu olduğu, …………..’a geldiklerinde ilk olarak sanık personeli evine bıraktıkları, ……………’ın aracın bagajından valizini aldıktan ve araç hareket ettikten sonra ………….. bagaj lambasının yandığını söylediği ancak gidilecek mesafenin çok kısa olması nedeniyle müdahale etmediği, akabinde sanığı evine ve …………..’i de orduevine bıraktıkları, akabinde aracı süren …………..’nın da Lojmanlarındaki evlerine gittikleri, mesai bitimine yakın bir saatte ………….. İl Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurunun olay tarihinde nöbetçi amirliğinde görevli olan daha önceden tanıdığı …………..’ı arayarak üzerinde ………….. Komutanlığının amblemi olan bir dosyanın bulunduğunu bildirdiği, …………..’ın durumu amirlerine ilettiği ve onların emri doğrultusunda Emniyet Amirliğine giderek evrakın bir tutanakla teslim alındığı , yapılan incelemede evrakın ve ajandanın sanığa ait olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Tanık Polis Memuru …………..’ın ifadesinde; söz konusu evrakı kendisine 2-3 tane ilköğretim öğrencisi olduğunu tahmin ettiği çocuğun getirdiğini ve getirdiklerinde “Abi, şube müdürlüğünün önünde sizin arkadaşların dosyasını bulduk” deyip dosyayı bıraktıklarını, kendisinin işinin yoğunluğu nedeniyle 15-20 dakika sonra faaliyetlerini tamamlamayı müteakip dosyaya baktığında ………….. Komutanlığının amblemini görerek …………..’ı aradığını,
Tanık …………..’nın ifadesinde; olayın ertesi günü polis tutanağına baktığını, …………..’a girdiklerinde eşini aramış olduğu için …………..’a giriş saati ile bu tutanaktaki saati karşılaştırdığında 40 dakika gibi bir zaman süresinde evrakın teslim edildiğini, dolayısıyla evrakı bulan şahısların Emniyet Amirliğine getirdikten sonra evrakın polis memuru …………..’ın masasında 15-20 dakika kadar durduğu hususu da göz önüne alındığında evrakın kaybolmayı müteakip yaklaşık 20 dakikalık bir süre sonra bulan şahıslarca düştüğü yerden alınıp Emniyet Amirliğine teslim edildiğini , ifade ettikleri görülmektedir.
Dava konusu olan kaybolan belgelerin incelendiğinde; evrakın Gizli gizlilik dereceli bilgiler nedeniyle gizli kalması gereken belgelerden oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Askerî Savcının temyiz dilekçesinde, sanığın eyleminin TCK’nın 336/3’üncü maddesinde düzenlenen yasaklanan bilgileri taksirle açıklama suçunu oluşturduğu, bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği belirtilmekte ise de;
TCK’nın 336’ıncı maddesi “Yasaklanan bilgileri açıklama” başlığını taşımakta olup 1’inci maddesi; Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye ….” ve 3’üncü maddesi “Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise, birinci fıkrada yazılı olan halde faile…” hükümlerini amirdir.
Bu suçla korunan hukuksal yarar, Devletin güvenliği ve milli savunmadır. Suçun maddi unsuru, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklamaktır. Suç, bilgilerin açıklanmasıyla tamamlanır. Açıklamaktan maksat, yukarıda nitelikleri gösterilen bilgilerin bir veya birden fazla kişiye her ne suretle olursa olsun bildirilmesi, nakledilmesidir.
Maddenin 3’üncü fıkrasında, failin taksiri sonucu fiilin işlenmesine neden olunması hali cezalandırılmakta ve bu hallerde birinci ve ikinci fıkraların ihlal edilmiş olabileceği öngörülerek, ayrı ayrı yaptırım konulmuştur. Bu fıkrayla cezalandırılan fiil, taksir (Dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali) sonucu, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerin, bunları açıklayan kimsenin eline geçmiş olmasıdır.
3’üncü fıkradaki suçun manevi unsuru taksirdir. Somut olayda failin gerekli objektif dikkat ve özeni gösterip göstermediği, kusurlu bir biçimde hareket edip etmediği manevi unsur açısından araştırılmalıdır.
Bu düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; sanığın söz konusu Gizli gizlilik dereceli ve niteliği itibarıyla gizli kalması gereken belgelerin kaybolmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakta ise de, söz konusu belgelerdeki bilgilerin ele geçiren kimselerce açıklanması söz konusu değildir. Dosyadaki delillerden görüleceği üzere belgeler ilkokul öğrencisi olduğu tahmin edilen çocuklarca bulunmuş ve Polis Karakoluna teslim edilmiş, bulunması ile karakola teslimi arasındaki süre 20 dakika gibi bir zaman süresi geçmiştir. Dolayısıyla suçun maddi unsuru yani belgelerdeki bilgilerin ele geçiren kişi veya kişilerce açıklanması unsuru meydana gelmemiştir. Keza sanığın gerekli objektif dikkat ve özeni göstermediğini söylemek de mümkün değildir. Tanık …………..’ın ifadesinde; toplantı sırasında ve sonrasında sanığın evrakın muhafazasında lakayt bir tavır takındığına tanık olmadığını, bilakis bu konuda hassasiyet gösterdiğini, evrakı kendi bilgi klasörünün içine yerleştirdiğini, bunu da çantasına koyup, çantayı aracın arkasına yerleştirdiğini beyan ettiği , sanığın amiri olan …………..’nın ifadesinde, sanığın disiplinli ve titiz bir personel olduğunu beyan ettiği, sanığın evrakın muhafazasında gerekli dikkat ve özeni göstermediğine ilişkin dosyada bir bilgi ve belge mevcut olmadığı, bu nedenle suçun manevi unsur yönünden de oluşmayacağı kabul edilmiştir.
İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçu, ASCK’nın 144’üncü maddesinin atıfta bulunduğu TCK’nın 257’nci maddesinin ikinci fıkrasında; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat (Kazanç) sağlayan kamu görevlisi, … cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. TCK’nın 257/2’nci maddesindeki suçun oluşabilmesi için, bir memurun, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, “Kişilerin mağduriyetine” veya “Kamunun zararına” neden olması ya da “Kişilere haksız bir menfaat (Kazanç) sağlanması” gerekmektedir.
Somut olayda; sanığın kaybolmasına sebebiyet verdiği belgelerin görevi gereği sanıkta bulunan belgeler olduğu, bu belgelerin muhafazasının sanığın görevleri arasında bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak, TCK 257/2’deki suçun oluşumu için sanığın bu eyleminin kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlaması gerekmektedir. Somut olayda böyle bir mağduriyet söz konusu olmadığı gibi kamunun zarara uğraması veya kişilere haksız bir kazanç sağlanması söz konusu değildir. Bu nedenle suçun maddi unsurlarının gerçekleşmediği görülmektedir.
Ayrıca, görevi kötüye kullanma suçunun manevi unsuru kasıt olup, bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Maddede, özel kast aranmadığından, suçun tüm işleniş biçimleri bakımından failde genel kastın bulunması manevi unsurun oluşması için yeterlidir.
Maddenin 2’nci fıkrasında belirtilen ihmali davranışla işlenen görevi kötüye kullanma suçunun manevi unsuru bakımından da genel kast yeterli olup özel kast aranmaz. Failin görevi yapmama (İhmal ya da gecikme gösterme) irade ve bilinci ile hareket etmesi gerekir. Failin, objektif unsurları bilerek hareketsiz kalma veya hiçbir şey yapmama hususunda karar alması, yine belirli bir sürede yerine getirmesi gereken bir hizmet yahut hareketi o sürede yerine getirmemesi (Görevin gereklerini yapmakta gecikme göstermesi) hallerinde durumun bilinmesi kast için yeterlidir. Ancak, fiilin görevi bilmeme, yanlış bilme veya unutmaktan kaynaklandığı durumlarda suçun manevi unsuru oluşmaz.
Somut olayda; sanığın görev yapmama bilinci ile hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Yukarıda da ayrıntılı olarak izah edildiği gibi sanık belgeleri muhafazası için gerekli dikkat ve özeni göstermiş olmasına rağmen belgelerin kaybolmasının sanıktan kaynaklanmayan beşeri bir hata sonucu gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun maddi ve manevi unsurları itibarıyla oluşmadığı değerlendirildiğinden, Askeri Mahkemece verilen beraat kararında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, Askeri Savcının temyiz sebeplerinin reddiyle, usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ VE KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Askerî Savcının kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;
Usûl ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükmünün ONANMASINA;
Tebliğnameye uygun olarak, ……………2013 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.
İlk yorum yapan siz olun