İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi LAWLESS Davası – HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI – OHAL –

İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ SONKARARI
 Eski Daire Yargıçlar: R. Cassin (Başkan), G. Maridakis, E. Rodenbourg, R. McGonical, G. Balladore Pallieri, E. Arnalds, F. Arık, Yazı İşleri Md.: P. Modinos
Karar Sıra no: 3 Dava Adı: LAWLESS (Esas hk)
Karar Tarihi: 01.07.1961 Davalı Devlet: İRLANDA
Başvuru no: 332/57 Çeviren: Osman Doğru
Karar Özü: HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI–kişi özgürlüğünden ve adil yargılanma hakkından yararlanmak isteyen teröristlerin Sözleşme’deki haklardan yararlanamayacaklarına dair Hükümetin itirazına karşı Mahkeme’ye göre Sözleşme’nin 5 ve 6. maddelerinden teröristlerin de yararlanabilmelerinin mümkün olduğu–Md 17: itirazın reddine

OLAĞANÜSTÜ HAL–olağanüstü hal ilanı–terörle mücadele amacıyla olağanüstü hal ilanına ve kişi özgürlüğünü kısıtlayan tedbirlere ilişkin Avrupa Konseyi’ne yeterli bildirimde bulunulmadığından olağanüstü halin geçersizliği iddiasına karşı Mahkeme’ye göre olağanüstü hal ilanı ve kişi özgürlüğünün kısıtlanmasına dair bildirimin yeterli olması–Md 15: ihlal edilmediğine

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ–olağanüstü halde gözaltı sebebi–suç işlemesini engellemek için tutma–suç işlediğinden makul kuşku üzerine gözaltı–yetkili makamların önüne çıkarma amacıyla gözaltı–olağanüstü hal bölgesinde terör eylemlerinde bulunacağından kuşkulanılan kişiyi kanunen yetkili makamların önüne çıkarma amacı olmaksızın gözaltına alma ve tutmanın olağanüstü hale uygun bir tedbir olması–Md 05(1)(c): ihlal edilmediğine

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ–olağanüstü halde gözaltı süresi–derhal yargıç önüne çıkarılma hakkı–gözaltının uzunluğu–olağanüstü hal bölgesinde gözaltında tutulan kişinin bir gözaltı Komisyon’una başvurma imkanı bulunmasına ve kanunlara sadık kalınacağına dair yazılı taahhüt vermesi halinde salıverilme imkanı bulunmasına rağmen bu yolları kullanmaması nedeniyle yaklaşık beş ay gözaltında tutulmasının olağanüstü hale uygun bir tedbir olması–Md 05(3-i): ihlal edilmediğine

KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ–uygulanabilirlik–kanunsuz suç–suç işlemesini önlemek için gözaltına alınan kimse bir suç isnadından sonra verilen mahkumiyet sonucu hapsedilmiş olmadığı için bu maddenin kendisine uygulanabilir olmaması–Md 07: uygulanabilir olmadığına

DAVANIN ESASI

  1. 1936 doğumlu Lawless, İrlanda’nın Dublin kentinde ikamet eden bir inşaat işçisidir.
  2. Lawless Komisyon önünde, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’na (“IRA”) 1956 yılının Ocak ayında üye olduğunu açıklamıştır. Yine kendi ifadesine göre IRA’dan 1956 yılının Haziran ayında ve IRA’nın bir fraksiyonundan ise aynı yılın Aralık ayında ayrılmıştır.
  3. [Dava Konusu Olaylar]
  4. Birleşik Krallık ile Serbest İrlanda Devleti arasında 6 Aralık 1921’de imzalanan ve Serbest İrlanda Devletini kuran antlaşmaya göre, İrlanda Adasının kuzeyindeki altı vilayet (county) Britanya’nın egemenliğinde kalmıştır.
  5. Serbest İrlanda Devletinin kuruluşundan bu yana, Kuzey İrlanda’daki Britanya egemenliğine son verme amaçlarını şiddet eylemleriyle gerçekleştireceklerini açıklayan ve kendilerine “İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu” (IRA) adını veren silahlı gruplar oluşmuştur. Bu grupların eylemleri bazen o hale gelmiştir ki, bunları olağan hukuk usulleriyle etkili bir biçimde bastırmak mümkün olamamıştır. Bu nedenle yasama organı, yasadışı eylemlerin yarattığı durumu ortadan kaldırabilmesi için Hükümete zaman zaman, yargılamasız tutma (detention without trial) yetkisini de içeren bazı özel yetkiler vermiştir.

Halen İrlanda Cumhuriyeti’nde yürürlükte bulunan Anayasa, 29 Aralık 1937’de ilan edilmiştir. Mayıs 1938’de siyasal suçlardan tutulu bulunan herkes salıverilmiştir.

Avrupa’daki siyasal durum savaşın çıkacağını gösterince, IRA yeniden faaliyete geçmiş ve yeni şiddet eylemlerinde bulunmuştur.

1939 yılı başında IRA, “Büyük Britanya’ya savaş ilanı” olarak tanımladığı bildirilerini yayınlamıştır. İrlanda Cumhuriyeti topraklarında (territory) faaliyet gösteren IRA bu bildirinin ardından, Britanya toprakları üzerindeki şiddet eylemlerini yoğunlaştırmıştır.

  1. İrlanda Cumhuriyeti Parlamentosu, IRA eylemlerinin yarattığı durumla mücadele etmek için, 14 Haziran 1939’da yürürlüğe giren Devlete Karşı Suçlar Yasasını (Offences against the State Act) çıkarmıştır.

III. [Konuyla ilgili iç hukuk]

  1. 1939 tarihli Yasanın II. Ayrımı “kamu barışının ve kamu düzeninin korunmasına zarar veren ve Devlet güvenliği aleyhine olan faaliyetler”i tanımlamaktadır. III. Ayrım, Yasanın kapsamına giren eylemlerde bulunan ve böylece Hükümetin kararıyla “yasadışı” ilan edilebilen örgütlerle ilgili hükümleri kapsamaktadır. 1939 tarihli Yasanın 21. maddesi şu hükümleri getirmektedir:

(1) Yasadışı bir örgüte üye olmak suçtur.

(2) Bu Maddeye aykırı olarak yasadışı bir örgüt üyesi olan kimse, bu Maddedeki cezai fiillerden birine göre suçlu olur ve,

(a) kısa kararla (on summary conviction), elli Poundu geçmeyen para cezasıyla veya üç ayı aşmayan bir süreyle hapis cezasıyla veya mahkemenin takdir etmesi halinde her ikisine, veya

(b) iddianameyle açılmış bir davada verilen kararla (on conviction on indictment), iki yılı aşmayan bir süreyle hapis cezasıyla mahkumiyetine,

karar verilir.

1939 tarihli Yasanın IV. Ayrımı, yasadışı faaliyetlerle ilişiği olduğundan kuşkulanılan kişilerin gözaltına alınması (arrest) ve tutulması (detention) ile ilgili aşağıdaki hükümler de dahil, yasadışı faaliyetlerin bastırılmasıyla ilgili çeşitli hükümleri kapsamaktadır.

Madde 30:

(1) Bir güvenlik mensubu (Gárda Síochána), üniformalı değilse istendiğinde kimlik göstererek, bir suç işlediğinden, ya da bir suçu işlemek üzere olduğundan, veya bu Yasanın her hangi bir Maddesine veya fıkrasına göre bir suçun işlenmesine katılmış bulunduğundan kuşkulandığı, ya da bu Yasanın V. Ayrımının amaçları bakımından yukarıda belirtilen bir suçun işlenmesi için veya işlenmesinin tasarlandığını gösteren bir dokümanı taşıdığından kuşkulandığı bir kişiyi, müzekkere (warrant) olmaksızın durdurabilir, arayabilir, sorgulayabilir (interrogate), gözaltına alabilir, veya bunlardan birini veya bir kaçını yapabilir.

(2) Bir güvenlik mensubu, üniformalı değilse istendiğinde kimlik göstererek, bu Maddenin diğer fıkralarında verilen bir yetkiyi kullanmak amacıyla, sözü edilen fıkranın verdiği yetkiyle, müzekkere olmaksızın gözaltına alabileceği bir kişiyi taşıdığından kuşkulandığı bir deniz veya kara taşıtını (gerekirse zorla) durdurabilir ve arayabilir.

(3) Bu maddeye göre gözaltına alınan bir kişi, bir karakola veya diğer uygun bir yere götürülebilir ve burada gözaltına alınmasından itibaren yirmi dört saat süreyle tutulabilir; rütbesi Başkomiserden (Chief Superindent) daha aşağı olmayan bir güvenlik mensubunun emriyle ayrıca bir yirmi dört saat daha tutulabilir.

(4) Önceki fıkraya göre gözaltına alınan bir kişi, tutulduğu sırada cezai bir fiil ile suçlanıp Bölge Mahkemesi veya bir Özel Ceza Mahkemesi (Special Criminal Court) önüne çıkarılır ya da güvenlik mensubunun emriyle salıverilir; eğer bu kimse hakkında suçlanma yapılmadıysa veya kendisi salıverilmediyse, yukarıdaki fıkrada öngörülen sürenin sonunda salıverilir.

(5) Bir güvenlik mensubu, bu maddeye göre gözaltında tutulan kişilere aşağıdaki işlemlerden birini veya hepsini yapabilir:

(a) Bu kişinin adını ve adresini isteyebilir;

(b) Bu kişiyi arayabilir veya aratabilir;

(c) Bu kişinin fotoğrafını çekebilir veya çektirebilir.

(d) Bu kişinin parmak izlerini alabilir veya aldırabilir.

(6) Güvenlik mensubunun yukarıdaki fıkrada geçen yetkilerden birini kendisi hakkında kullanmasını engelleyen veya istenilen bilgileri vermeyi reddeden veya sorulduğunda yanlış isim ve adres veren bir kimse bu maddeye göre suçlu sayılarak kısa kararla altı ayı aşmayan süreyle hapis cezasına mahkum olur.

1939 tarihli Yasanın V. Ayrımı, bu Yasadaki cezai fiillerle suçlanan kişileri yargılamak (try) üzere “Özel ceza mahkemeleri”nin kurulmasıyla ile ilgilidir.

Son olarak, 1939 tarihli Yasanın VI. Ayrımı, Yasanın bu Ayrımını Hükümetin yürürlüğe koymasından itibaren, bir Devlet Bakanına belirli koşullarda, yasadışı sayılan faaliyetlere katıldığı kanısına vardığı kişiyi gözaltına alma ve tutma yetkisi veren hükümleri içermektedir.

  1. 23 Haziran 1939’da, yani Devlete Karşı Suçlar Yasasının yürürlüğe girişinden dokuz gün sonra Hükümet, Yasanın 19. maddesine dayanarak, ‘yasadışı örgüt’ ilan ettiği IRA’yı fesheden (dissolve) bir karar almıştır.
  2. Bundan sonra, Yasanın VI. Ayrımına dayanılarak, yaklaşık 70 kişi gözaltına alınmış ve tutulmuşlardır. Bu kişilerden biri, tutulmasının geçerliliğine itiraz ederek İrlanda Anayasa Mahkemesine dava açmıştır. Anayasa Mahkemesi, tutmanın yasaya aykırı olduğu sonucuna varmış ve bu kişinin ‘habeas corpus’ ilamıyla salıverilmesine karar vermiştir.

Hükümet, aynı hükümlere göre tuttuğu kişileri hemen salıvermiştir.

  1. Anayasa Mahkemesinin kararını dikkate alan Hükümet, 1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasının VI. Ayrımını değiştiren bir tasarıyı Parlamentoya sunmuştur. Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya uygun bulunan tasarı, 9 Şubat 1940’ta Parlamentoda 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasası (1940 tarih ve 2 sayılı Yasa) olarak kabul edilmiştir.

1940 tarihli ve 2 sayılı bu Yasanın 3(2). fıkrası Devlet Bakanlarına, “Hükümet tarafından kamu huzuru ve düzeninin korunmasını sağlamak için Yasanın bu maddesinde verilen yetkilerin yürürlüğe konulmasının gerekli olduğunu ve bir tedbir olarak Yasanın bu Ayrımının derhal yürürlüğe girdiğini ilan eden bir karar yayınlandığı andan itibaren” kullanabilecekleri özel bir “yargılamasız tutma” yetkisi vermektedir.

Ancak Yasanın 3. maddesinin dördüncü fıkrasına göre özel tutma yetkisini yürürlüğe koyan Hükümet kararı, İrlanda Millet Meclisinin bir kararıyla her zaman kaldırılabilir.

Bundan başka, Yasanın 9. maddesine göre, Parlamentonun her iki Meclisine tutma yetkisinin nasıl uygulandığı hakkında düzenli aralıklarla bilgi verilmesi gereklidir.

  1. Yasa, gözaltında tutma yetkisini Devlet Bakanlarına vermiştir. 4. madde şu hükümleri getirmektedir:

(1) Bir kimsenin kamu huzuru, kamu düzeni ve Devlet güvenliği aleyhine faaliyetler içinde bulunduğu kanısına varan Devlet Bakanı, kendi imzası ve mührü bulunan müzekkeresiyle bu kişinin gözaltına alınmasını ve tutulmasını bu maddeye göre emredebilir.

(2) Her hangi bir güvenlik mensubu, Devlet Bakanının bu maddenin yukarıdaki fıkrasına göre hakkında müzekkere çıkardığı bir kişiyi, ayrıca bir müzekkere olmaksızın gözaltına alabilir.

(3) Yukarıdaki fıkraya göre gözaltına alınan bir kimse, Yasanın bu maddesinin yürürlüğü durduruluncaya kadar veya Yasanın bu maddesinin daha sonraki hükümlerine göre salıverilinceye kadar, nezarethanede veya Yasanın bu Maddesine göre yapılmış düzenlemelerde gösterilen başka bir yerde tutulur.

(4) Bu Maddeye göre gözaltına alınan bir kişi nezarethaneye veya Yasanın bu maddesine göre yapılmış düzenlemelerde gösterilen tutma yerine getirildiği anda, bu maddeye göre hakkında çıkarılmış olan müzekkerenin bir kopyası ve bu Yasanın 8. madde hükümleri kendisine gösterilir.

…….

  1. 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının 8. maddesi, yargılamasız gözaltında tutma yetkisinin yürürlüğe girmesinden sonra mümkün olan en kısa süre içinde, bu Yasaya göre gözaltına alınan veya tutulan bir kişinin kendi durumunun incelenmesi için Hükümet aracılığı ile başvurabileceği (bundan sonra sadece Komisyon diye geçecek olan) bir ‘Gözaltı Komisyon’u’ (Detention Commission) kurulmasını öngörmüştür. Bu Komisyon, biri Savunma Kuvvetlerinde en az yedi yıl görev yapmış bir subay, diğer ikisi en az yedi yıl avukatlık ya da genel mahkemelerin birinde daha önce yargıçlık yapmış veya halen yargıç olan toplam üç kişiden kurulur. Yasanın 8. maddesi son olarak Komisyon’un, gözaltında tutulan kişinin tutulmasının devamında hiç bir makul neden bulunmadığını bildirmesi halinde, bu kişinin mümkün olan en kısa sürede salıverilmesini öngörmektedir.
  2. [1956 -1957 yıllarındaki gelişmeler]
  3. IRA faaliyetlerinin çok sınırlı kaldığı yıllardan sonra, 1954 yılında ve 1956 yılının ikinci yarısında IRA’nın faaliyetlerinde bir sıçrama olmuştur.

1956 Aralık ayının ikinci yarısında, Kuzey İrlanda polis tesislerine bir kaç silahlı saldırı yapılmış ve bu saldırılarda bir polis öldürülmüştür. Yine Aralık ayında sınır yolu üzerindeki bir polis karakolu ateşe verilmiş, ağaçlar yolun üzerine devrilmiş ve telefon hatları kesilmiştir. Ocak 1957’de aynı türden bir çok olay meydana gelmiştir. Ocak başında Brookeborough Polis tesislerine bir silahlı saldırı yapılmış ve bu olay sırasında 26. vilayet yönünden gelen iki saldırgan öldürülmüştür. Aralarından dördünün yaralandığı diğer on iki saldırgan sınırın diğer tarafına kaçmış ve burada İrlanda Cumhuriyeti polisi tarafından gözaltına alınmıştır. Bunun üzerine Kuzey İrlanda Başbakanı 6 Ocak 1957’deki radyo konuşmasında, bu saldırılara derhal son verilmesini istemiştir.

Bu radyo yayınından altı gün sonra, yani 12 Ocak 1957’de, IRA bu kez, İrlanda’nın Dublin kentindeki Moortown’da bulunan bir patlayıcı dükkanından patlayıcı çalmak için silahlı baskın düzenlemiştir. 6 Mayıs 1957’de Swan Laois’deki bir patlayıcı dükkanına giren silahlı bir grup, bekçiyi silah zoruyla etkisiz hale getirdikten sonra bir miktar patlayıcı çalmışlardır.

18 Nisan 1957’de, sınırın beş mil kadar kuzeyinde, Armagh vilayetinin Ayallogue bölgesindeki demiryolu köprüsüne büyük zarar veren bir patlama nedeniyle, Dublin ile Belfast arasındaki ana demiryolu kapanmıştır.

Nisan ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece boyunca Kuzey İrlanda’daki Lurgan ile Portadown arasında meydana gelen üç patlama, yine aynı demiryolunu tahrip etmiştir.

Temmuz ayının 3’ünü 4’üne bağlayan gece, sınıra kısa bir mesafede görev yapan Kuzey İrlanda polis devriyesi pusuya düşürülmüştür. Olayda bir polis ölmüş diğeri yaralanmıştır. Pusunun olduğu yerde yola yerleştirilmiş ve taşlarla örtülmüş ve bir ateşleyiciye hat çekilmiş durumda 87 çubuk dinamit bulunmuştur.

Bu olay, Kuzey İrlanda’da her yıl 12 Temmuzda yaygın olarak kutlanan ve geçmişte barış ve düzenin sürdürülmesinde önemli işlev görmüş olan Portakal Festivallerinden 8 gün önce meydana gelmiştir.

  1. [Hukuki Gelişme]
  2. 1940 tarihli (Değişiklik) Yasasıyla Devlet Bakanlarına tanınan özel gözaltına alma ve tutma yetkisi, İrlanda Hükümetinin 5 Temmuz 1957 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Tebliğiyle yürürlüğe girmiştir.

Hükümet, 16 Temmuz 1957’de, Yasanın 8. maddesinde öngörülen Gözaltı Komisyon’unu kurmuş ve Savunma Kuvvetlerinden bir görevliyi, bir yargıcı ve bir bölge yargıcını Komisyon’a üye olarak atamıştır.

  1. İrlanda Hükümetinin 2 sayılı ve 1940 tarihli Yasanın II. Ayrımında öngörülen özel tutma yetkisini yürürlüğe koyduğu Tebliğin (Proclamation) metni şöyledir:

2 sayılı ve 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının 3(2). fıkrasında kendine verilen yetkileri kullanan Hükümet, bundan böyle kamu huzuru ve kamu düzeninin korunmasını güvence altına almak için bu Yasanın II. Ayrımında tanınan yetkilerin gerekli olduğunu ve bu Yasanın II. Ayrımının derhal yürürlüğe girmesinin uygun olduğunu beyan eder.

  1. İrlanda Dışişleri Bakanı Avrupa Konseyi Genel Sekreterine gönderdiği 20 Temmuz 1957 tarihli mektupta, 2 sayılı 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasının II. Ayrımının 8 Temmuz 1957’de yürürlüğe girdiğini bildirmiştir.

Mektubun 2. paragrafı şöyledir:

… Özel gözaltına alma ve tutma yetkileri veren Yasanın II. Ayrımının yürürlüğe konulması, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerini Korumaya dair Sözleşme’nin yüklediği yükümlülüklerde bir azaltmayı (derogation) içerebileceğinden, Sözleşme’nin 15(3). fıkrasına uygun olarak sizi bilgilendiren bu mektubu kabul etmenizi saygılarımla istirham ederim.

Mektupta, bu Yasaya göre kişilerin tutulmasının, ‘kamu huzuruna ve kamu barışına karşı suçların işlenmesini önlemek ve Anayasada yetkilendirilmiş olanlardan başka askeri ve silahlı güçlerin varlığını sürdürmelerini engellemek’ için gerekli olması nedeniyle kabul edildiğine işaret edilmiştir.

Mektupta, tutulan herkesin başvurabileceği bir Komisyon’un kuruluşunu öngören Yasanın 8. maddesi Genel Sekreterin dikkatine sunulmuştur. Bu Komisyon 16 Temmuz 1957’de kurulmuştur.

  1. İrlanda Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı, 1940 tarihli Yasada öngörülen tutma yetkisini yürürlüğe koyan 5 Temmuz 1957 tarihli Tebliğin yayınlanmasından hemen sonra, Yasaya göre tutulanlardan, “İrlanda Anayasasına ve Yasalarına saygılı olacağını” ve “1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasının yasadışı ilan ettiği her hangi bir örgüte üye olmaktan veya yardım etmekten kaçınacağını” taahhüt edenlerin salıverileceğini açıklamıştır.
  2. [Lawless’in durumu]

[A. İlk gözaltı ve mahkumiyet]

  1. Lawless ilk kez üç kişiyle birlikte 21 Eylül 1956’da Leitrim Vilayetindeki Keshcarrigan bölgesinde, terk edilmiş bir çiftlik ambarında gözaltına alınmıştır. Polis bu ambarda bir Thompson makinalı tüfek, altı askeri tüfek, altı oyuncak tabanca, bir revolver, bir otomatik tabanca ve 400 adet dergi bulmuştur. Lawless IRA üyesi olduğunu, tabanca ve tüfeklerin çalındığı silahlı bir baskında yer aldığını itiraf etmiştir. Lawless 18 Ekimde, 1935 tarihli Ateşli Silahlar Yasasına ve 1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasının 21. maddesine göre yasadışı yolla ateşli silahlara sahip olmaktan suçlanmıştır.

Lawless diğer sanıklarla birlikte yargılanmak üzere Dublin Mahkemesi Ceza Dairesine sevk edilmiştir. Bu sanıklar 23 Ekim 1956’da yasadışı yolla silaha sahip olmak suçundan beraat etmişlerdir. Dava yargıcı, sanıkların suçunu kanıtlamak için gerekli kanıtların bulunmadığı, çünkü yetkili makamların söz konusu silahların bir başkasının mülkiyetinde olduğunu gösteren bir ateşli silahlar sertifikası sunmadığı konusunda jüriyi yönlendirmiştir.

26 Ekim günü bu Mahkemede yapılan duruşmada bölge yargıcı sanıklardan Sean Geraghty’e, Mahkemede bulunan polislerden birine soru sormak isteyip istemediğini sormuştur. Sean Geraghty şöyle yanıtlamıştır: “İrlanda Cumhuriyeti Ordusunun bir askeri ve bu insanların lideri olarak, bu mahkemedeki davaya katılmak istemiyorum”.

Yargıç, iddia edilen suçu kabul edip etmediğini sorduğunda yine şöyle demiştir:

Yoldaşlarım ve kendi adıma üzerimizde bulunan her silah ve mühimmatın ülkemizin yeniden birliğini sağlamak üzere işgalci Britanya güçlerine karşı kullanılacağını ve hangi siyasal kanaatte olursa olsun hiç bir İrlandalının bizden korkmaması gerektiğini belirtmek isterim. Silaha sahip olmamızın meşru olduğunu kabul ediyor ve ülkesini savunmak için silah taşımanın her İrlandalı erkeğin görevi olduğuna inanıyoruz.

Yargıcın aynı soruyu Lawless’e sorması üzerine şöyle demiştir:

“Sean Geraghty benim adıma da konuştu.”

Lawless, 14 Mayıs 1957’de Dublin’de, 1939 tarihli Yasanın 30. maddesine göre yasadışı faaliyetlere katıldığı kuşkusuyla yeniden gözaltına alınmıştır. Lawless’in üzerinde İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında bulunan sınır postanelerine saldırı için hazırlanmış ve üzerinde ‘sızma, imha ve tahrip’ yazılı bir kroki bulunmuştur.

Aynı gün polisin Lawless’in evinde yaptığı aramada bulduğu ve gerilla savaşı hakkında yazılmış bir el yazması dokümanda, şu ifadeler yer almaktadır:

Direniş hareketi, İrlanda’nın bağımsızlığı için savaşan İrlanda halkının silahlı öncüsüdür. Hareket gücünü, popüler ve yurtsever niteliğinden alır. Yerel direniş birimlerinin temel görevi TA merkezlerini, özel askeri karakollarını, BA askerlik birimlerini, sınır karakollarını ve cephanelik gibi düşman tesislerini tahrip etmektir.

Düşman havaalanlarına saldırılar düzenlenmesi, uçak hangarlarının, cephaneliklerinin ve akaryakıt ambarlarının tahrip edilmesi, önemli uçuş personelinin ve makinistlerin öldürülmesi, yüksek rütbeli düşman subaylarının veya sömürgeci düşman Hükümetinin üst düzey görevlilerinin, onlar hesabına ülkemize hainlik yapanların, yani Britanya memurlarının, polislerin, ajanların, yargıçların, istilacıların, kukla partisinin üst düzey üyelerinin öldürülmesi veya kaçırılması vb.

Lawless gözaltına alındıktan sonra,

(a) 1939 tarihli Yasanın 12. maddesine aykırı olarak, suç sayılan dokümana sahip olmakla,

(b) 1939 tarihli Yasanın 21. maddesine aykırı olarak, yasadışı bir örgüt olan IRA’ya üye olmakla

suçlanmıştır.

Lawless 16 Mayıs 1957’de, 1939 tarihli Yasaya göre aynı suçlarla itham edilen diğer üç kişiyle birlikte Dublin Bölge Mahkemesi önüne çıkarılmıştır. Mahkeme Lawless’i birinci fiilden suçlu bularak bir ay hapis cezası vermiş; diğer suçlamadan beraat ettirmiştir. Mahkeme tutanakları ikinci suçlamanın ‘esastan’ reddedildiğini göstermektedir ama, usule dair resmi bir belge edinilememiştir. Bu beraat hükmünde gerekçe açıkça belirtilmemiştir. Lawless, Dublin’deki Mountjoy Hapishanesi’nde cezasını doldurduktan sonra, 16 Haziran 1957’de tahliye edilmiştir.

[B. İkinci gözaltı ve gözaltının uzatılması]

  1. Lawless 11 Temmuz 1957’de, Dun Laoghaire’de İngiltere’ye gidecek olan bir gemiye binerken Conner Güvenlik Görevlisi tarafından gözaltına alınmıştır. Lawless, Dublin’deki Bridewell Polis karakolunda, 1939 tarihli Yasanın 30. maddesine göre yasadışı bir örgüt olan IRA’ya üye olduğu kuşkusuyla 24 saat gözaltında tutulmuştur.

Aynı gün Polis Müfettişi McMahon Lawless’e, bundan sonraki davranışları hakkında bir taahhütname imzalaması halinde kendisini salıverebileceklerini söylemiştir. Lawless’e yazılı bir taahhütname metni verilmediğinden, bu taahhütnamenin içeriği belirsizdir.

12 Temmuz 1957 günü Başkomiser Lawless’in , 1939 tarihli Yasanın 30(3). fıkrasına dayanarak, 13 Temmuz 1957 günü saat 19:45’te sona erecek olan 24 saatlik bir süre daha tutulmasına karar vermiştir.

Ancak Lawless, 1939 tarihli Yasanın 30. maddesine göre tutulma süresi henüz dolmadan, 13 Temmuz 1957 saat 06:00’da Bridewell Polis karakolundan alınarak, ‘Limonluk’ olarak bilinen Curragh Co. Kildare’deki, askeri hapishaneye götürülmüştür. Lawless buraya aynı gün saat 08:00’de varmış ve bu saatten itibaren Adalet Bakanının 1940 tarihli Yasanın 4. maddesine göre 12 Temmuz 1957 tarihli emriyle tutulmaya başlanmıştır. Lawless ‘Limonluk’a vardığında Adalet Bakanının Lawless’in Devletin güvenliğine zarar veren faaliyetlere karıştığı belirten ve 1940 tarihli Yasanın 40. maddesine göre gözaltına alınmasını ve tutulmasını emreden yukarıda sözü geçen tutma Kararının bir kopyası kendisine verilmiştir.

Lawless 17 Temmuz 1957’de, ‘Limonluk’tan alınarak Curragh Askeri Kampının ve Kildare vilayetindeki Kışlanın bir bölümünü oluşturan ve ‘Curragh Enterne Kampı’ olarak bilinen bir kampa nakledilmiş ve diğer 120 kişi ile birlikte, salıverildiği 11 Aralık 1957 tarihine kadar suçlanmadan veya yargılamadan gözaltında tutulmuştur.

  1. 17 Temmuz 1957’de Lawless’e, “İrlanda Anayasasına ve yasalarına saygılı olacağını” ve “1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasına göre yasadışı örgüt sayılan örgütlere üye olmayacağını ve yardımda bulunmayacağını” yazılı olarak taahhüt etmesi halinde salıverileceği bildirilmiştir. Lawless, böyle bir taahhütname vermeyi reddetmiştir.
  2. Lawless 8 Eylül 1957’de, gözaltında tutulması hakkındaki kararın, 1940 tarihli Yasanın 8. maddesine göre düzenlenen Gözaltı Komisyon’u tarafında incelenmesi için başvurmuştur. Lawless 17 Eylül 1957’de Komisyon önüne çıkmış ve avukatları tarafından temsil edilmiştir. İlk kez toplanan Gözaltı Komisyon’u bazı usul hükümlerini kabul etmiş ve toplantıyı 20 Eylüle ertelemiştir.
  3. Lawless’in avukatı İrlanda Anayasanın 40. maddesine dayanarak, 18 Eylül 1957’de, bir ‘habeas corpus ad subjiciendum’ Şartlı Emir (Conditional Order) için İrlanda Yüksek Mahkemesine başvurmuştur. Başvurunun konusu, Lawless’in tutuluşunu inceleyecek ve geçerliliği hakkında karar verecek olan mahkemeye çıkarması için Gözaltı Kampı Komutanına emir verilmesi talebidir. Komutan ‘habeas corpus’ Şartlı Emrine uymadığı zaman, neden bu Emre uymadığı konusunda ‘gerekçe göstermesi’ Adalet Bakanına gerekmektedir.

Aynı gün Şartlı Emir verilmiş ve gerekçe göstermesi için Komutana dört gün süre tanınmıştır. Emir ayrıca Gözaltı Komisyon’una da tebliğ edilmiştir. Gözaltı Komisyon’u 20 Eylül 1957 günü toplanmış ve ‘habeas corpus’ başvurusunun sonucu belli oluncaya kadar oturumu ertelemiştir.

  1. Lawless, Kamp Komutanının ‘gerekçe gösterme’sini dikkate almaksızın, Yüksek Mahkemeye bir dilekçeyle başvurarak Şartlı Emrin ‘mutlak’ hale dönüştürmesini istemiştir. Komutan ise Şartlı Emir başvurusuna karşı görüş bildirirken, başvurucunun tutulmasıyla ilgili Adalet Bakanının emrine dayanmıştır.

8 ve 11 Ekim 1957 tarihleri arasında toplanan Yüksek Mahkeme, avukatların hukuki sunuşlarını dinlemiştir. Mahkeme 11 Ekimde verdiği kararda, tutmayı haklı kılabilmek için Kamp Komutanının ‘sebep gösterme’sine imkan vermiştir. Böylece ‘habeas corpus’ başvurusu reddedilmiştir.

  1. Lawless 14 Ekim 1957’de İrlanda Anayasa Mahkemesine başvurarak sadece Anayasa ve İrlanda yasalarının değil, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin de uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi 6 Kasımda Lawless’in bu başvurusunu reddetmiştir. Mahkeme 3 Aralık 1957’de gerekçeli kararını vermiştir.

Anayasa Mahkemesi kararındaki temel gerekçeler şöyledir:

(a) 1940 tarihli Yasa henüz tasarı halinde iken, İrlanda Anayasasına aykırı olup olmadığı hakkında karar vermesi için Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi, tasarının Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Anayasanın 34(3). fıkrasının üçüncü bendi, mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin Anayasaya uygun bulduğu bir Yasanın Anayasaya uygunluğunu tartışmakla yetkili olmadığını belirtmektedir.

(b) Tek Meclisli yasama organı (Oireachtas) olan Parlamento, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni İrlanda iç hukukunun bir parçası haline getiren bir yasa çıkarmamıştır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, Sözleşme’nin İrlanda iç hukukunda tanınan haklardan daha başka ve daha fazla hak tanıması halinde bunları uygulayamaz.

(c) Başvurucunun 1939 Yasasına göre tutulma süresi 13 Temmuz 1957 günü saat 19:45’te dolacaktı. Ancak bu sırada başvurucu, Adalet Bakanının daha önce çıkardığı başka bir müzekkere ile tutulmuş olup, salıverilmeksizin tutulması bu ikinci müzekkereye göre devam etmiştir.

(d) Başvurucu, Bakanın müzekkeresine göre gözaltına alınma nedeninin kendisine söylenmiş olduğu karinesinin (prima facie) geçersizliğine ilişkin iddiasını kanıtlayamamıştır. Gözaltına almanın geçersizliği tespit edilmiş olsaydı bile, daha sonraki tutma hukuka aykırı sayılamazdı; aksi halde, İrlanda hukukuna göre temyiz edene tanınan hakların bir anlamı olmazdı.

(e) 1940 tarihli Yasanın tasarısını inceleyen Mahkeme, bu Yasanın 4. maddesine göre gözaltında tutma için müzekkere veren bir Bakanın bu kararını inceleme yetkisine sahip olmadığına karar vermiştir.

(f) Başvurucu, Yüksek Mahkemede görülen ‘habeas corpus’ davasında Gözaltı Komisyon’u kurulmasının hukukiliğine itiraz etmiştir. Komisyon’un çeşitli usul konularına dair aldığı kararların yanlış olduğu gösterilmiş olsaydı bile, bu durum, ne başvuranın tutulmasını hukuka aykırı kılar, ne de ona ‘habeas corpus’ başvurusu için bir gerekçe sağlardı. 1940 tarihli Yasanın 8. maddesi, Komisyon’un bir mahkeme olmadığını ve Komisyon’a yapılan başvurunun bir dava olmadığını, sadece idari nitelikte bir inceleme yapıldığını göstermektedir.

  1. Lawless 8 Kasım 1957’de, yani Anayasa Mahkemesinin başvuruyu red kararını tebliğ etmesinden iki gün sonra, 1940 tarihli Yasaya göre gözaltına alınması ve tutulmasının Sözleşme’yi ihlal ettiğini iddia ederek İnsan Hakları Avrupa Komisyon’u’na başvurmuş ve,

(a) derhal salıverilmesine;

(b) tutulması nedeniyle uğradığı zararın ödenmesine ve tazminat verilmesine; ve

(c) salıverilmesini sağlamak için İrlanda Mahkemelerine ve Komisyon’a açtığı davalar için yaptığı masraf ve harcamaların ödenmesine,

karar verilmesini istemiştir.

  1. Gözaltı Komisyon’u bundan kısa bir süre sonra, Lawless’in durumunu 1940 tarihli Yasanın 8. maddesine göre yeniden incelemeye başlamış ve bu maksatla 6 ve 10 Aralık 1957’de toplantılar yapmıştır. Başsavcının daveti üzerine ikinci gün Gözaltı Komisyon’unun önüne çıkan Lawless, “1939 ve 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasalarına göre yasadışı sayılan faaliyetlere karışmayacağına” dair sözlü bir taahhütname vermiştir. Ertesi gün Adalet Bakanı, başvurucunun 1940 tarihli Yasanın 6. maddesine göre salıverilmesi için emir vermiştir.
  2. Lawless’in salıverilmesi, avukatı tarafından 16 Aralık 1957 tarihli mektupla İnsan Hakları Avrupa Komisyon’u’na bildirilmiştir. Mektupta Lawless’in, a) tutulmasından doğan zararın ödenmesi ve tazminat talebi, ve b) salıverilme için açılan davalarda yapılan masraf ve harcamaların geri ödenmesi talebiyle Komisyon’daki davayı devam ettirme niyetinde olduğu belirtilmiştir.

MAHKEME’DEN SON TALEPLER

  1. İnsan Hakları Avrupa Komisyon’u ve İrlanda Hükümeti, davanın yazılı ve sözlü aşamalarında Mahkeme’den aşağıdaki taleplerde bulunmuşlardır:

Komisyon 27 Haziran 1960 tarihli talep dilekçesinde:

Mahkeme’nin, Lawless davasında Komisyon raporunda varılan sonuçları dikkate almasını ve,

  1. (a) Başvurucunun, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının 4. maddesine göre 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957 tarihine kadar yargısız tutulmasının, Hükümetin Sözleşme’nin 5. ve 6. maddelerindeki yükümlülükleriyle çelişip çelişmediğine;

(b) bu tutmanın Davalı Hükümetin Sözleşme’nin 7. maddesindeki yükümlülükleri ile çelişip çelişmediğine;

  1. Bu tutma, Davalı Hükümetin Sözleşme’nin 5 ve 6. maddelerdeki yükümlülükleriyle çelişiyorsa,

(a) Hükümetin Genel Sekretere gönderdiği 20 Temmuz 1957 tarihli mektubun, Sözleşme’nin 15(3). fıkrası bakımından yeterli bir bilgilendirme olup olmadığına;

(b) 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar, Sözleşme’nin 15(1). fıkrası anlamında, ulusun yaşamını tehdit eden bir olağanüstü hal bulunup bulunmadığına;

(c) eğer bu dönemde böyle bir olağanüstü hal varsa, 1940 tarihli Yasanın 4. maddesine göre kişileri yargılamadan gözaltında tutma tedbirinin, durumun zorunluluklarının kesinlikle gerektirdiği bir önlem olup olmadığına;

  1. Başvurucunun Sözleşme’nin 5, 6 ve 7. maddelerinin uygulanmasını istemesine 17. maddenin engel olup olmadığına;

karar vermesini;

  1. Bu sunuşun 1-3. paragraflarındaki sorunlar hakkında verilen kararlar ışığında,

(a) olayın, Davalı Hükümetin Sözleşme’deki yükümlülüklerine aykırı davrandığını ortaya koyup koymadığı konusunda;

(b) aykırılık varsa ve bunun için başvurucuya tazminat ödenecekse, tazminat miktarı hakkında,

hüküm vermesini ve açıklamasını talep etmiştir.

  1. İrlanda Hükümetinin Temsilcisi ise, 10 Nisan 1961 tarihli açık duruşmada;

Mahkeme’nin, Komisyon’un 27 Haziran 1960 tarihli dilekçesinin 58. paragrafında yer alan sorulara karşılık:

  1. (a) Başvurucunun tutulmasının, Hükümetin Sözleşme’nin 5. ve 6. maddelerindeki yükümlülükleriyle çelişmediğine,

(b) Bu tutmanın Hükümetin Sözleşme’nin 7. maddesindeki yükümlülükleriyle çelişmediğine,

  1. (a) Hükümetin 20 Temmuz 1957 tarihli mektubunun, Sözleşme’nin 15(3). fıkrası bakımından yeterli bir bilgilendirme olduğuna, veya bu olayda Hükümetin söz konusu üçüncü fıkra hükmüne ve 15(1). fıkrasına dayanmaktan yoksun bırakılamayacağına;

(b) 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar Sözleşme’nin 15(1). fıkrası anlamında ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durumun bulunduğuna;

(c) Hükümetin uygulamış olduğu yargılamasız tutma tedbirinin, durumun zorunluluklarının kesinlikle gerektirdiği bir önlem olduğuna,

  1. Sözleşme’nin 17. maddesinin, başvurucuya 5, 6, ve 7. maddelerin uygulanmasını engellediğine,
  2. (a) Olayın, Hükümetin Sözleşme’deki yükümlülüklerine aykırı davranmadığını ortaya koyduğuna;

(b) Yukarıdaki nedenlerle, tazminat sorununun bulunmadığına,

karar vermesini ve açıklamasını istemiştir.

KARAR GEREKÇESİ

[31] * .Lawless’in 11 Temmuz 1957 günü, 1939 tarihli ve 13 sayılı Devlete karışı Suçlar Yasasının 21. ve 30. maddelerine göre İrlanda yetkilileri tarafından gözaltına alındığı; 13 Temmuz 1957 günü gözaltı süresi dolmadan Adalet Bakanının 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının 4. maddesine göre verdiği 12 Temmuz 1957 tarihli Gözaltında tutma Kararının bir nüshasının kendisine tebliğ edildiği; salıverildiği 11 Aralık 1957 tarihine kadar bir yargıç önüne çıkarılmadan (without having been brought before a judge), önce Curragh’daki askeri hapishanede ve daha sonra Curragh Enterne Kampında gözaltında tutulduğu belirlenmiştir.

[32]. Mahkeme’den, Lawless’in 11 Temmuz 1957 tarihinde gözaltına alınması hakkında değil, fakat Komisyon’un ve İrlanda Hükümetinin yaptıkları sunuşların ışığında, Lawless’in sadece 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasına göre 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar tutulmasının Sözleşme Maddelerine uyup uymadığı hakkında karar vermesi istenmiştir.

[33]. Bu bağlamda İrlanda Hükümeti, Lawless’in başvurusuna karşılık olarak davanın esası hakkında Sözleşme’nin 17. maddesinden çıkarsadığı bir talep engeli bulunduğunu öne sürmüştür. İlk önce bu talep engeli incelenmelidir.

  1. Sözleşme’nin 17. maddesinden çıkarsanan talep engeli

[34]. Sözleşme’nin 17. maddesi şöyledir:

Bu Sözleşme’deki hiç bir hüküm, her hangi bir Devlete, gruba veya kişiye, bu Sözleşme’de yer alan hak ve özgürlüklerden birinin tahribini amaçlayan bir eylemde bulunma veya Sözleşme’de öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlandırılmalarını amaçlayan bir karar alma hakkı verdiği biçiminde yorumlanamaz.

[35]. İrlanda Hükümeti, (i) Lawless’in gözaltına alındığı Temmuz 1957’de, IRA’nın faaliyetlerine katıldığını; (ii) Komisyon Raporunun 138. paragrafında belirtildiği gibi Lawless’in , “IRA üyesi olup olmaması bir yana, Temmuz 1957’de gözaltında alındığı sırada IRA faaliyetleriyle ilişkili bulunduğuna dair çok ciddi bir kuşkuyu üzerine çeken” bir tutumu olduğunu; (iii) IRA’nın Sözleşme’de beyan edilen hak ve özgürlüklerin tahribini amaçlayan eylemleri yasakladığını; bu suretle Lawless’in Temmuz 1957’de, Sözleşme’nin 17. maddesindeki eylemlerle bağlantılı olduğunu; bu nedenle Lawless’in Sözleşme’nin 5, 6, 7 ile diğer Maddelerine dayanma hakkı bulunmadığını; Sözleşme’nin 17. maddesindeki eylemlerde bulunan bir Devlet, grup veya kişinin, Sözleşme’nin diğer hiç bir hükmüne dayanamayacağını; bu yorumun, 1957’de Alman Komünist Partisinin yaptığı başvuru hakkında Komisyon’un verdiği kabuledilebilirlik kararına dayandığını; 17. maddenin uygulanmasına rağmen, davranışlarının Sözleşme hükümlerine uymaya devam edeceğine dair güvence veren bir Hükümetin, diğer Sözleşmeci Taraflara karşı yükümlülüklerinden kurtulmuş sayılamayacağını Komisyon’da ileri sürmüş ve Mahkeme önünde tekrarlamıştır.

[36]. Komisyon ise, Raporunda ve Mahkeme önünde yazılı olarak dilekçelerde ve sözlü olarak duruşmalarda 17. maddenin bu davada uygulanamayacağı yönünde görüş belirtmiştir. Komisyon’un bu konudaki sunuşları şöyle özetlenebilir: 17. maddenin genel amacı, totaliter grupların Sözleşme’de ilan edilen ilkeleri kendi çıkarlarına göre istismar etmelerini önlemektir. Ancak 17. maddenin bu amacını yerine getirmek için, Sözleşme’yle herkese tanınmış hak ve özgürlükleri, Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerden birini tahrip etmeyi amaçlayan faaliyetlere karıştığı tespit edilen kişilerin elinden almak gerekli değildir. 17. madde esas olarak, ‘Sözleşme’de beyan edilen hak ve özgürlüklerden biri’nin tahribini amaçlayan faaliyetlerde bulunmak üzere buradan bir hak türetme girişimini kolaylaştırabilecek hakları kapsar. Alman Komünist Partisinin yaptığı başvurunun (Başvuru No. 250/57) kabuledilebilirlik kararı, 17. maddenin yukarıdaki yorumuna tamamen uygundur. Komünist Partisinin başvurusu bağlamında Sözleşme’nin 9, 10 ve 11. maddelerinde beyan edilen haklarla ilgili bir sorun olamazdı; çünkü bu hakların Komünist Partiye de tanınması, onun 17. maddede belirtilen faaliyetlerde bulunmasını mümkün kılacaktı.

Komisyon bu davada 17. maddenin, Lawless gözaltına alındığı sırada kişisel olarak IRA’nın faaliyetlerine katıldıysa bile, onun Sözleşme’nin 5 ve 6. maddelerdeki korumayı istemesini engellemediği ve herkesi keyfi gözaltına almaya ve yargılanmadan gözaltında tutulmaya karşı koruyan bu Madde hükümlerini yerine getirme yükümlülüğünden İrlanda Hükümetini muaf tutmayacağı görüşündedir.

[37]. Mahkeme’nin görüşüne göre, gruplar veya bireyler ile ilgili olarak 17. maddenin amacı, onların Sözleşme’de beyan edilen hak özgürlüklerden birini tahrip etmeyi amaçlayan bir faaliyette bulunmak veya bir eylem icra etmek için Sözleşme’den bir hak türetmelerini imkansız kılmaktır. Bu nedenle hiç kimse, sözü edilen hakları ve özgürlükleri tahrip etmeyi amaçlayan eylemleri icra etmek üzere Sözleşme hükümlerinden yararlanamaz. İfade bakımından olumsuz nitelikteki bu hüküm, bir kişiyi Sözleşme’nin 5. ve 6. maddelerinde garanti edilen temel bireysel haklardan yoksun bırakacak bir biçimde yorumlanamaz. Bu olayda Lawless, Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklere karşı eylem yapmak veya bunları haklı çıkarmak için Sözleşme’ye dayanmamış, fakat Sözleşme’nin 5 ve 6. maddelerindeki güvencelerden yoksun bırakıldığından yakınmıştır. Bu nedenle Mahkeme, İrlanda Hükümetinin talebini kabul edemez.

  1. Sözleşme’nin 5(1)(c), 5(3) ve 6. maddelerine aykırılık iddiası

Lawless’in 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasına göre 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar yargılanmadan gözaltında tutulmasının, İrlanda Hükümetinin 5. ve 6. maddelerindeki yükümlülükleriyle çelişip çelişmediği sorunu:

[38]. Sözleşme’nin 5. maddesinin metni şöyledir:

  1. Herkes kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği hakkına sahiptir. Aşağıdaki haller dışında ve hukukun öngördüğü bir usule uyulmadıkça, hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
  2. a) bir kimsenin yetkili mahkemenin mahkumiyet kararı vermesinden sonra hukuka uygun olarak tutulması;
  3. b) bir kimsenin mahkemenin hukuka uygun bir kararına uymaması nedeniyle veya yasanın öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için hukuka uygun olarak gözaltına alınması veya tutulması;
  4. c) bir kimsenin suç işlediğinden makul kuşku duyulması üzerine veya suç işlemesini engellemek ya da işledikten sonra kaçmasını önlemek için kendisini tutmayı gerektiren makul nedenler bulunması halinde, kendisini kanunen yetkili makamların önüne çıkarmak amacıyla gözaltına alma veya tutma;
  5. d) bir küçüğün eğitiminin izlenmesi amacıyla hukuka uygun bir kararla tutulması veya kanunen yetkili makamın önüne çıkarılması amacıyla hukuka uygun olarak tutulması,
  6. e) bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için bunu taşıyanların, akıl hastası, alkolik, uyuşturucu bağımlısı veya derbeder kimselerin hukuka uygun olarak tutulması;
  7. f) ülkeye izinsiz girmek isteyen bir kimsenin girişinin önlenmesi veya hakkında sınırdışı etme veya iade kararı alınan kişinin sınırdışı edilmesi veya iadesi için hukuka uygun olarak gözaltına alınması veya tutulması.
  8. Gözaltına alınan bir kimse anlayabileceği bir dilde gözaltına alınma nedenleri ve kendisine isnat edilen suç hakkında derhal bilgilendirilir.
  9. Bu Maddenin 1. fıkrasının (c) bendine göre gözaltına alınan veya tutulan bir kimse derhal bir yargıç veya hukuken yargılama yetkisine sahip diğer bir görevlinin önüne çıkarılır; ve bu kimse makul bir sürede yargılanma ve yargılama sürerken salıverilme hakkına sahiptir. Salıverme, bu kişinin duruşmada hazır bulunması için güvenceye bağlanabilir.
  10. Gözaltına alınma veya tutulma nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimse, tutulmasının hukukiliği hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemede dava açmak hakkına sahiptir.
  11. Bu Madde hükümlerine aykırı olarak gözaltına alınmaktan veya tutulmaktan mağdur olan herkes, gerçekçi bir tazminat hakkına sahiptir.

[39]. Komisyon Raporunda, Lawless’in tutulmasının Sözleşme’nin 5(1). fıkrasında belirtilen durumlardan her hangi bir kategoriye girmediğini ve bu nedenle sözü edilen fıkranın yetki verdiği bir özgürlükten yoksun bırakma işlemi olmadığı ifade edilmiştir. Yine Komisyon raporunda, Sözleşme’nin 5(1). fıkrasında özgürlükten yoksun bırakma için altı ayrı kategoride yetki verildiği; bu olayda sadece (b) bendi son cümlesi (“hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak”) ile aynı fıkranın (c) bendinin ele alındığı; İrlanda Hükümetinin Komisyon önünde bu bendlere Lawless’in gözaltında tutulmasını haklı çıkarmak için ileri sürdüğü; 5(1)(b) bendi son cümlesi düşünüldüğünde, Lawless’in Devlet Güvenliği veya kamu huzuru ve kamu düzeninin korunmasına zarar veren faaliyetlerde bulunduğu kuşkusu üzerine bir Devlet Bakanının emriyle gözaltında tutulmasının “hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için” alınmış bir tedbir sayılamayacağı, çünkü bu cümlenin gözaltına alma ve tutmayı devlet güvenliğine veya kamu huzuruna ve kamu düzenine karşı suçları önlemek için değil, fakat hukukun yüklediği özel yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak için öngörüldüğü belirtilmiştir.

Komisyon’a göre ayrıca, Lawless’in tutulması 5. maddenin 1 fıkrasının (c) bendi kapsamına da girmez. Çünkü Lawless, incelenmekte olan dönem boyunca yetkili bir yargılama makamı önüne çıkarılmamıştır. [Oysa] 1. fıkra (c) bendi, suç eylemlerinde bulunduğundan kuşkulanılan bir kişiyi sadece kanunen yetkili makam önüne çıkarma amacını gerçekleştirmek üzere gözaltına alma ve tutma yetkisi vermektedir. Komisyon bu bağlamda, özellikle sözü geçen cümlenin İngilizce ve Fransızca yazımlarının da ortaya koyduğu gibi, “kanunen yetkili makam önüne çıkarmak için” ifadesinin bir kişinin sadece “suç işlediğinden makul bir kuşku duyulması üzerine” gözaltına alınması ve tutulması durumuna değil, ama ayrıca “suç işlemesini veya suç işledikten sonra kaçmasını önlemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunması halinde” gözaltına alınması ve tutulması durumlarına da uygulanacağını belirtmiştir. Komisyon’a göre bundan başka, Fransızca yazımda “s’il a été arrèté et détenu en vue d’être conduit devant l’autorité judiciaire compétente” sözcüklerinden sonra bir virgül bulunması, bu pasajın virgülden sonra gelen bütün gözaltına alma ve tutma kategorilerini nitelediği anlamına gelmektedir; ayrıca 5(1)(c) bendini bu Maddenin 1. fıkrasının (c) bendine göre gözaltına alınan veya tutulan bir kimsenin derhal yargıç önüne çıkarılmasını öngören aynı Maddenin 3. fıkrasıyla bağlantılı olarak okumak gerekir; böylelikle 5(1)(c) bendinin sadece kişiyi yargıç önüne çıkarmak amacıyla gözaltına alma ve tutma yetkisi verdiği teyid edilmiştir.

Komisyon, Lawless’in gözaltında tutulmasının, Sözleşme’nin 6. maddesine uygun olup olmadığı hakkında bir görüş belirtmemiştir.

[40]. İrlanda Hükümeti Mahkeme önünde, Komisyon’un ifadesiyle (Rapor §138) gözaltına alındığı Temmuz 1957’de “IRA faaliyetleriyle ilişiği bulunduğuna dair hakkında çok ciddi kuşku” bulunan Lawless’in 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar tutulmasının, Sözleşme’nin 5 ve 6. maddelerini ihlal etmediğini savunmuştur. İrlanda Hükümeti, Sözleşme’nin suç işlemesini engellemek üzere gözaltına alınan veya tutulan bir kişinin bir yargılama makamı önüne çıkarılmasını şart koşmadığını; sonuç olarak Lawless’in gözaltında tutulmasının Sözleşme Maddeleriyle çelişmediğini ileri sürmüştür. İrlanda Hükümeti Komisyon önünde 5(1)(b) bendine dayandığı halde Mahkeme önünde bu hükme dayanmamış ve şu açıklamaları içeren bir sunuş yapmıştır: 5(1)(c) bendi, özgürlükten yoksun bırakmanın birbirinden tamamen ayrı iki kategorik durumunu getirmektedir. Bunlar, bir kişinin “suç işlediğinden makul kuşku duyulması üzerine” gözaltına alınması ve tutulması ile, “suç işlemesini … engellemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunması halinde” gözaltına alınması ve tutulması durumlarıdır. Sözü edilen fıkranın yazılış tarzının da ortaya koyduğu gibi, gözaltına alınan ve tutulan kimseyi yetkili yargılama makamı önüne çıkarma yükümlülüğü sadece birinci kategorideki durumlara uygulanır. Fıkranın anlamı, özellikle İngilizce metinde böyledir. Ayrıca:

– 5. maddeyle ilgili hazırlık çalışmaları, 1. fıkranın bu yorumunu desteklemektedir. Sözü edilen Maddenin Birleşik Krallık temsilcilerinin Mart 1950’de Uzmanlar Komitesine sundukları bir tekliften çıktığı, Fransızca metnin ise orijinal İngilizce metnin sadece bir çevirisi olduğu dikkate alınmalıdır. Bu maddenin 1. fıkrasının (c) bendindeki “tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunması halinde” ifadesi, ilk tasarıda “tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunduğu zaman” olarak görünmekte, ve İngilizce metin açıkça “kanunen yetkili makamların önüne çıkarmak için” ifadesine değil, “gözaltına alma ve tutma” sözcüklerine işaret etmektedir. Bu taslak bend, daha sonra sadece değişikliği uğramıştır.

– Sözleşme’nin 5(3). fıkrası aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinin yorumu ile çelişmemektedir. 3. fıkra, “tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunması halinde” bir kişinin gözaltına alınmasına veya tutulmasına değil, 1. fıkranın (c) bendindeki ilk kategoriye giren olaylara uygulanır.

– Sözleşme’nin 5(3). fıkrası ayrıca, Sözleşme’nin ilk tasarısını hazırlamak üzere toplanan ‘Uzmanlar Komitesi’ne Birleşik Krallık temsilcileri tarafından Mart 1950’de sunulan bir tekliften çıkmıştır. Britanya teklifi Uzmanlar Komitesi tarafından meydana getirilen tasarıda biçimlenmiştir. Bu tasarı daha sonra ‘Kıdemli Görevliler Konferansı’ tarafından incelenerek 3. fıkradaki “veya bir suç işlemesini engellemek” sözcükleri çıkarılmıştır. Kıdemli Görevliler tarafından değiştirilen 3. fıkra metni şöyledir:

“Cezai bir fiil işlemiş olmakla suçlanarak gözaltına alınan veya tutulan bir kimse, 1. fıkranın (c) bendi hükümlerine göre, derhal bir yargıç veya hukuken yetkili kılınmış diğer bir görevlinin önüne çıkarılır.”

Yukarıdaki saptamalardan çıkan sonuca göre Kıdemli Görevliler, suç işlemesini önlemek üzere bir kimsenin gözaltına alınması halini 5(3). fıkrasının dışına çıkarmayı düşünmüşlerdir. Kıdemli Görevlilerde böyle bir niyetin varolduğu, ayrıca Bakanlar Komitesine verdikleri Raporun şu pasajı ile de teyid edilmektedir (Doc. C M/WP IV(50) 19, s.14):

Konferans, bir suçun işlenmesini önlemek için makul kuşku üzerine gözaltına alma veya tutma ile yetkilendirmenin, Polis Devleti rejimine yol açacak bir başlangıç olmayacağına işaret etmeyi yararlı görmüştür. Bununla beraber, bir kimsenin suç işleme niyetini gösteren olaylar kendiliğinden cezayı gerektiren bir suç meydana getirmese bile, belirli durumlarda bir suç işlenmesini önlemek için bir kimseyi gözaltına almak gerekebilir. Kamu makamlarına verilen bu yetkinin kötüye kullanılması olasılığını önlemek için, 13. maddenin 2. fıkrasının tam anlamıyla uygulanması gerekecektir.

Raporda da açığa çıktığı üzere Kıdemli Görevliler, bir kişinin suç işlemesini önlemek için gözaltında tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunduğu zaman gözaltına alınmasına veya tutulmasına izin veren 5. madde 1. fıkrasının uygulanması sırasında kötüye kullanılması tehlikesinin farkında olarak, tehlikeyi yargısal bir kararla değil, fakat daha sonra Sözleşme’nin 18. maddesi haline gelen tasarının 13(2). fıkrasındaki hükmün tam olarak uygulanması yoluyla önlemek istemişlerdir. Daha sonra 5. madde taslağı sadece, metnin anlamını mutlak açıklığa kavuşturmayan ve yanlış yorumlara olanak veren değişikliklere uğramıştır.

İrlanda Hükümeti, Lawless hakkında bir ceza davası bulunmadığından, Sözleşme’nin 6. maddesinin bu davayla ilgili olmadığını ileri sürmüştür.

[41]. Komisyon, gerek yazdığı Raporda ve gerekse Delegasyon Başkanının sözleriyle duruşmada, İrlanda Hükümetinin 5. madde ve hazırlık çalışmaları ile ilgili olarak yaptığı yorumları deliller göstererek reddetmiştir. Komisyon ilk önce, uluslararası anlaşmaların yorumlanmasıyla ilgili yerleşik kurallara göre yorumlanacak maddenin anlamı açık ve anlaşılabilir olduğu zaman, hazırlık çalışmalarına başvurmanın uygun olmadığını; hazırlık çalışmalarında bile Komisyon’un 5. madde hakkında yaptığı yoruma karşı dayanak bulunmadığını savunmuştur. Komisyon’un bu yorumunu desteklemek için yaptığı sunuş şöyle özetlenebilir: 5. maddenin Avrupa Konseyi’nde Birleşik Krallık Delegasyonunun Mart 1950’de Uzmanlar Komitesine sunduğu bir tekliften çıktığı doğrudur; ancak bu teklif, sadece Birleşik Krallık’ın değil, Fransa’nın dahil bulunduğu bir Devletler grubu tarafından Birleşmiş Milletlerde ortaya konulan bir metne dayanmıştır. Birleşmiş Milletler metni İngilizce ve Fransızca dahil, bir kaç dilde hazırlanmıştır. Britanya Delegasyonu Avrupa Konseyi Uzmanlar Komitesinde tekliflerini ortaya koyarken, tartışılan metnin Fransızca ve İngilizce yazımlarını getirmişlerdir. O halde metnin İngilizce yazımı, üstün metin olarak addedilemez. Kaldı ki bütün deliller, Avrupa Konseyi’ndeki hazırlık çalışmaları sırasında özellikle 5(1)(c) bendinde yapılan değişikliklerin, İngilizce metni Fransızca metinle aynı çizgiye getirme niyetinin bulunduğunu göstermektedir. Fransızca metin bu dava bakımından hiç bir önemi olmayan bir taslak düzeltimi dışında, Sözleşme’nin 5. maddesinde nihai olarak kabul edilen metinle esasen aynıdır. ‘Autorité judiciaire compétente’ sözcüklerinden sonra yer alan virgülün, Komisyon’un 5. madde 1 fıkra (c) bendine getirdiği yorumu tam anlamıyla desteklediği de doğrudur. 5(3). fıkrası üzerindeki hazırlık çalışmaları, Sözleşme’yi yazanların sözü edilen Maddenin 1. fıkrasının (c) bendinin şu veya bu sebeple gözaltına alınan veya tutulan herkesin derhal yargıç önüne çıkarılmalarını gerekli bulma niyetleri varlığı hakkında hiç bir kuşkuya yer bırakmamaktadır. Bu metnin de kaynağı, her iki dildeki Birleşmiş Milletler Sözleşme tasarısıdır. Aslında “bir suç işlemiş olmakla suçlanma” ibaresinin İngilizce metni, Kıdemli Görevliler Konferansı tarafından “Toute personne arrètée ou détenue, dans les conditions prévues au paragraphe 1 (c) etc…” biçiminde Fransızca ifadeyle aynı çizgiye getirmek için 7 Ağustos 1950 tarihli Bakanlar Komitesi toplantısında çıkarılmıştır. O halde İrlanda Hükümetinin sunuşları, hazırlık çalışmaları tarafından desteklenmemektedir.

[42]. Mahkeme ilk önce bu davanın 5(1)(b) bendi ile 6. maddede yer alan hükümlerle ilgisi bulunmadığını belirtmelidir. Birincisi ile ilgisi yoktur, çünkü, Lawless “mahkeme… kararına uymaması nedeniyle” tutulmuş değildir; İkincisi ile ilgisi yoktur, çünkü, Lawless’e karşı cezai bir fiille suçlama bulunmamaktadır. Bu noktada Mahkeme’nin, Lawless’in 1940 tarihli (Değişiklik) Yasasına göre 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar gözaltında tutulmasının, 5(1)(c) bendiyle ve 3. fıkrasıyla çelişip çelişmediği üzerinde durması gerekir.

[43]. Bu bağlamda üzerinde karar vermesi için Mahkeme’nin önüne getirilen sorun, 5(1)(c) bendi ile 3. fıkrasının, “suç işlemesini önlemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunduğu kanısıyla” gözaltına alınan veya tutulan bir kimsenin de bir yargıç önüne çıkarılmasını kapsayıp kapsamadığıdır; bir başka deyişle, 5(1)(c) bendindeki, “kanunen yetkili makam önüne çıkarmak için” ifadesinin, sadece “suç işlediğinden makul bir kuşku duyulması üzerine” ifadesini mi, yoksa ayrıca “suç işlemesini … engellemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunması halinde” sözlerini de mi nitelediğidir.

[44]. Sözleşme’nin 5(1)(c) bendinin yazılış tarzı, bu soruya yanıt vermek için yeteri kadar açıktır. “kanunen yetkili makam önüne çıkarmak için” ifadesinin, bu bendde başvurulan gözaltına alma veya tutma durumlarının bütün kategorilerini nitelediği aşikardır. Sözü edilen fıkradan, gözaltına alınan veya tutulan kimsenin sadece kanunen yetkili makam önüne çıkarılmak için özgürlüğünden yoksun bırakılmasına izin verildiği anlamı çıkar. Artık bu kimsenin, suç işlediğinden makul bir kuşku duyulan bir kimse mi, hakkında suç işlemesini engellemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunan bir kimse mi, yoksa bir suç işledikten sonra kaçmasını önlemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunan bir kimse mi olduğuna bakılmaz.

Ayrıca, 5(1)(c) bendi ancak, kendisini bütünleyen aynı maddenin 3. fıkrasıyla bağlantılı olarak okunursa yorumlanabilir. 3. fıkra, bu maddenin “1. fıkrasının (c) bendine göre gözaltına alınan veya tutulan bir kimse derhal bir yargıç … önüne çıkarıl”ma ve “makul bir sürede yargılanma hakkı”na sahip bulunduğunu kategorik olarak hükme bağlamaktadır. Bu hüküm açıkça, 1. fıkranın (c) bendi hükümlerinde tasarlanan koşullardan her hangi birine göre gözaltına alınan veya tutulan herkesin, özgürlüğünden yoksun bırakılması sorununun incelenmesi ve esas hakkında karar verilmesi amacıyla, yargıç önüne çıkarılması yükümlülüğünü getirmektedir. Sözleşme’nin 5(1)(c) bendi ile 3. fıkranın yazılış tarzından çıkan açık ve doğal anlam budur.

Maddenin dilbilimsel çözümlenişiyle ulaşılan bu anlamı, keyfi gözaltına alma ve tutmaya karşı bireyin özgürlüğünü ve güvenliğini koruyan Sözleşme’nin amacıyla tamamen uyum içindedir. Bu bağlamda işaret edilmelidir ki, eğer yukarıda belirtilen hükümler hakkında Mahkeme’nin getirdiği yorum doğru değilse, bir suç işleme niyeti beslediğinden kuşkulanılan bir kimse, Sözleşme’ye aykırılık oluşturma ihtimaline bakılmaksızın, sadece idari bir karara dayanılarak sınırsız bir süre için gözaltına alınıp tutulabilecektir. Böyle bir tutum, keyfi iktidarın bütün belirtilerini taşıması yanında, Sözleşme’nin temel ilkelerine aykırı sonuçlara da götürecektir. O halde Mahkeme, 5(1)(c) bendinin ve 3. fıkranın açık ifadelerinden ve içinde yer aldıkları bağlamın yarattığı izlenimden doğan açık ve doğal anlamı reddedemez. Bu nedenle İrlanda Hükümetinin, “suç işlemesini… önlemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunduğu kanısıyla” bir kişiyi gözaltına alma veya tutma durumlarını hariç tutarak, bu hükmün 5(1)(c) bendindeki sadece ilk kategorik durumlara uygulanacağını göstermek için yaptıkları analizin 8. paragrafına katılmak için hiç bir neden yoktur.

Sözleşme’nin 5(1)(c) bendi ile 3. fıkranın incelenen metinlerinin anlamları yeterince açıktır: Bir yandan, bir kişi “suç işlemesini… önlemek için tutulmasını gerektiren makul nedenler bulunduğu kanısıyla”, sadece “kanunen yetkili bir makam önüne çıkarmak için” gözaltına alınabilecek veya tutulabilecek; diğer yandan, gözaltına alınan veya tutulan bir kimse bir yargıç önüne çıkarılacak ve “makul sürede yargılanma hakkına sahip” olacaktır. Ayrıca, Sözleşme’nin metninin anlamını amacını izleyerek tespit eden Mahkeme’nin, Uluslararası Sözleşme’nin yorumlanmasında genellikle tanınan ilkeyi dikkate alarak hazırlık çalışmalarına başvurması gerekmez.

[45.] Lawless’in 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar tutulmasının, “kanunen yetkili makam önüne çıkarmak için” olmadığı ve tutulması sırasında “makul bir sürede” yargılanması için bir yargıç önüne çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Buradan Lawless’in 1940 tarihli İrlanda Yasasının 4. maddesine göre tutulmasının, Sözleşme’nin 5(1)(c) bendi ve 3. fıkra hükümlerine aykırı olduğu sonucu çıkmaktadır. O halde davanın özel koşullarında, gözaltında tutmanın diğer hukuki nedenlerle haklı kılınıp kılınamayacağını incelemek gerekir.

III. Sözleşme’nin 7. maddesine aykırılık iddiası

Lawless’in 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar 1940 tarihli Devlete karşı (Değişiklik)Yasasının 4. maddesine göre gözaltında tutulmasının, İrlanda Hükümeti’nin Sözleşme’nin 7. maddesindeki yükümlülükleriyle çelişip çelişmediği sorunu:

[46]. Komisyon, Lawless’in gözaltına alınmasının 7. maddeye aykırılık oluşturduğuna dair iddiasını yenileyerek Mahkeme’ye sunmuştur.

Sözleşme’nin 7. maddesi şöyledir:

  1. Hiç kimse işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir fiil veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Hiç kimseye suçu işlediği zaman verilebilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
  2. Bu madde, işlendiği zaman uygar ülkelerce tanınmış hukukun genel ilkelerine göre suç sayılan bir eylem veya ihmalden ötürü bir kişinin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.

Lawless’in Komisyon huzurunda yaptığı sunuşlar özü itibariyle şöyledir: 1940 tarihli Yasa 8 Temmuz günü yürürlüğe girmiş ve kendisi 11 Temmuz 1957 günü gözaltına alınmıştır. 1940 tarihli Yasaya göre yürütülen gözaltında tutma olaylarını inceleyen Gözaltı Komisyon’unun önündeki işlemlerin de ortaya koyduğu gibi, Devlet Bakanı gözaltında tutma müzekkeresini imzalarken 8 Temmuz 1957 öncesi meydana geldiği iddia edilen olayları dikkate almıştır. Eğer 1940 tarihli Yasanın biçiminden çok esası göz önünde tutulacak olursa, bu Yasaya göre gözaltında tutma, suç işlemiş olmaktan ötürü bir ceza verme meydana getirecektir. 1940 tarihli Yasayla bağlantı kurulan suçlar, Yasanın yürürlüğe girdiği 8 Temmuz 1957 tarihinden öncekiler bakımından cezalandırılamaz. Dahası, eğer iddia edilen suçlardan dolayı olağan bir mahkeme tarafından kendisi mahkum edilmiş olsaydı, usul hukuku bakımdan temyize tabi olan muhtemelen daha hafif bir cezaya mahkum edilecekti.

[47]. Komisyon Raporunda, 7. maddenin bu davada uygulanamayacağı, çünkü özellikle Lawless’in bir suç isnadından sonra verilen mahkumiyet sonucu hapsedilmiş bulunmadığı ve tutulmasının 7. madde anlamında “daha ağır bir ceza” olmadığı; ayrıca, 1940 tarihli Yasanın 4. maddesinin geriye yürürlü olarak uygulanması gibi bir sorunun bulunmadığı; çünkü, ancak 4. maddede verilen tutma yetkisinin yürürlüğe girmesinden sonra, Devlet Bakanının bir kimsenin Devletin güvenliği veya kamu barışı ve kamu düzeninin korunmasına zarar veren faaliyetlerle meşgul olduğu kanısına varması halinde, bu hükme göre tutulabileceği görüşünde olduğunu belirtmiştir.

[48]. İrlanda Hükümeti Komisyon’un bu konudaki görüşüne katılmıştır.

[49]. İrlanda Hükümetinin, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasına göre Lawless’i sadece Devletin güvenliğine veya kamu barışı ve kamu düzeninin korunmasına zarar veren faaliyetlerle meşgul olmasını önlemek amacıyla gözaltında tuttuğu bu davada görülmüştür. Lawless’in bir önleme tedbiriyle tutulması (detention with preventive measure), Sözleşme’nin 7. maddesi anlamında cezai bir fiilin suçlusu olarak tutulduğu biçiminde görülemez. Buradan çıkan sonuca göre, 7. maddenin Lawless olayı ile bir ilgisi yoktur. O halde İrlanda Hükümeti, Lawless’i gözaltında tutmakla, Sözleşme’nin 7. maddesindeki yükümlülüklerini ihlal etmemiştir.

  1. Sözleşme’nin 15 madde ile birlikte ele alınan 5(3). fıkrasına aykırılık iddiası

Sözleşme’nin 5. ve 6. maddelerine rağmen, 15. maddedeki belirli istisnai koşullarda Sözleşmeci Taraflara tanınan yükümlülüklerini azaltma yetkisinin, Lawless’in gözaltında tutulmasını haklı kılıp kılmadığı sorunu:

[50]. Mahkemeden, Sözleşme’nin 5. ve 6. maddeleri karşısında, Sözleşme’nin 15. maddesindeki bazı istisnai koşullarda Sözleşmeci Taraflara tanınan yükümlülüklerini azaltma yetkisinin Lawless’in 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasına göre 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar tutulmasını haklı kılıp kılmadığı hakkında karar vermesi istenmiştir.

[51]. 15. madde metni şöyledir:

  1. Bir Sözleşmeci Taraf, savaş zamanında veya ulusun yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü halde, uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı olmamak koşuluyla, durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde bu Sözleşme’yle üstlendiği yükümlülüklerini azaltan önlemler alabilir.
  2. Savaşta hukuka uygun eylemler nedeniyle meydana gelen ölümler hariç 2. maddede, 3. madde, 4. maddenin (1). fıkrasında ve 7. maddede yer alan yükümlülüklerde azaltma yapılamaz.
  3. Yükümlülüklerini azaltma yetkisi kullanan bir Sözleşmeci Taraf, aldığı önlemler ve bunların gerekçeleri hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreterini ayrıntılı olarak bilgilendirir. Sözleşmeci Taraf ayrıca, bu önlemlerin kullanılmasının ne zaman sona ereceğini ve Sözleşme hükümlerinin ne zaman yeniden tamamıyla uygulanacağı konusunda Genel Sekreteri bilgilendirir.

[52]. Bu hükümlerden çıkan sonuca göre bir Sözleşmeci Taraf, savaş veya ulusun yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü durumda (public emergency), Sözleşme’de öngörülen taahhütlerin tümünden kurtulmaksızın, Sözleşme’nin 15(2). fıkrasında sözü edilenler hariç, durumun zorunluluklarının gerektirdikleriyle kesin olarak sınırlandırılmış olmak ve ayrıca uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklere aykırı olmamak koşuluyla, Sözleşme’yle üstlendiği yükümlülüklerini azaltan (derogating from obligations) önlemler alma yetkisine sahiptir. Yükümlülükleri azaltma gibi istisnai bir yetkinin kullanılması için Sözleşme’nin 15. maddesinde belirtilen koşulların bu davada yerine getirilip getirilmediğini tespit etmek, Mahkeme’nin görevidir.

  1. Ulusun Yaşamını Tehdit Eden Olağanüstü bir Durumun Varlığı

[53]. İrlanda Hükümeti, 8 Temmuz 1957 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 5 Temmuz 1957 tarihli bir Tebliğle, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının II. Ayrımıyla verilen olağanüstü hale ilişkin yetkileri “kamu barışının ve kamu düzeninin korunmasını sağlamak üzere” yürürlüğe koymuştur.

[54]. İrlanda Hükümetinin, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine gönderdiği 20 Temmuz 1957 tarihli mektupta açıkça, “Yasaya göre kişilerin gözaltında tutulmasının, kamu barışı ve kamu düzenine karşı suçların işlenmesini ve Anayasa ile yetkilendirilmiş olan askeri ve silahlı güçlerden başka bir askeri ve silahlı gücün varlığını önlemek için kabul edildiği” ifade edilmiştir.

[55]. İrlanda Hükümeti, Lawless’in Komisyon’a yaptığı başvuruya verdiği yanıtta, sözü edilen dönemde Sözleşme’nin 15. maddesi anlamında “ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durum”un varlığını ifade eden bir dizi olay göstermiştir.

[56]. Lawless başvurusunu desteklemek amacıyla Komisyon’da, bu olayların varlığı kanıtlanmış olsa bile bunların 15. madde anlamında “ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durum” oluşturmayacağını ileri sürmüştür. Lawless ayrıca, İrlanda Hükümeti tarafından gösterilen bazı olayların varlığını reddetmiştir.

[57]. Sözleşme’nin 28. maddesine göre yaptığı incelemeyi tamamlayan Komisyon yazdığı Raporda, “İrlanda’da Temmuz 1957’de, Sözleşme’nin 15(1). fıkrası anlamında ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durumun bulunduğu” yönünde çoğunluk görüşü bildirmiştir.

[58]. Sözleşme’nin 15. maddesi bağlamında, “ulusun yaşamını tehdit eden diğer olağanüstü haller” sözcüklerinin doğal ve alışılmış anlamı yeterince açıktır. Bu sözcükler, bütün nüfusu etkileyen ve Devletin de bir parçası olduğu toplumun örgütlü yaşamına tehdit oluşturan olağanüstü kriz veya tehlike durumuna işaret etmektedir. Kavramın doğal ve alışılmış anlamını tespit eden Mahkeme, İrlanda Hükümetinin 5 Temmuz 1957’de bir Tebliğ yayınlamasına yol açan olayların ve koşulların, bu kavramın içine girip girmediğini belirlemelidir. Mahkeme, yaptığı incelemeden sonra, sorunun bu olduğunu tespit etmiştir. İrlanda Hükümeti bu dönemde “ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durum”un varlığını, bir çok etkenin bileşiminden mantıksal olarak çıkarsamıştır. Bu etkenler ilkin, İrlanda Cumhuriyeti toprakları üzerinde anayasaya aykırı faaliyetlerde bulunan ve şiddet kullanarak amaçlarına ulaşmak isteyen gizli bir ordunun bulunması; ikincisi, bu ordunun Devletin ülkesi dışında da faaliyet göstermesi nedeniyle, İrlanda Cumhuriyeti’nin komşularıyla olan ilişkisini ciddi biçimde tehlikeye sokması; üçüncüsü, 1956 Sonbaharından itibaren 1957 yılının ilk yarısı boyunca, terör eylemlerinde sürekli ve korku verici bir artışın bulunmasıdır.

[59]. Durumun ağırlığına rağmen Hükümet, olağan hukuki düzenlemelere göre elde bulunan araçları kullanarak, kamu kurumlarının işlevlerini sürdürmelerini az ya da çok başarmıştır. Ancak, tarihsel nedenlerle kamu barışının ve kamu düzeninin korunması için özellikle önem taşıyan bir gün olan 12 Temmuzdan hemen önce, 1957 yılında 3 Temmuzu 4 Temmuza bağlayan gece, Kuzey İrlanda toprakları üzerinde sınıra yakın bir yerde adam öldürmek için pusu kurulması, İrlanda Cumhuriyeti topraklarında faaliyet gösteren IRA ve çeşitli birleşik grupların Kuzey İrlanda’da sürdürdükleri yasadışı faaliyetlerin ulusun yaşamı için çok yakın bir tehlike (imminent danger) olduğunu ortaya koymuştur.

[60]. Sonuç olarak İrlanda Hükümeti, İrlanda Cumhuriyeti’nde, ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü hal ilan etmekte haklıdır, ve bu nedenle, bu konuda Sözleşme’nin 15(1). fıkrasının hükümlerini uygulayarak Sözleşme’deki yükümlülüklerini azaltan önlemler alma hakkına sahiptir.

  1. Sözleşme yükümlülüklerini azaltmak için alınan önlemlerin “olağanüstü halin zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği” önlemler olup olmadığı

[61]. Sözleşme’nin 15(1). fıkrası, bir Sözleşmeci Tarafın Sözleşme’deki yükümlülükle rini sadece “durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde” azaltabileceğini belirtmektedir. O halde bu davada, 1940 tarihli Yasanın II. Ayrımının yürürlüğe konulmasının, 1957’de varolan olağanüstü halin kesin olarak gerektirdiği bir önlem olup olmadığını incelemek gereklidir.

[62]. Lawless, 1957’deki durumun Sözleşme’deki yükümlülükleri azaltmayı haklı kılsa bile, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının II. Ayrımının yürürlüğe konulmasının ve uygulanmasının, durumun kesin olarak gerektirdikleriyle orantısız olduğunu Komisyon önünde ileri sürmüştür.

[63]. İrlanda Hükümeti ise hem Komisyon hem de Mahkeme önünde, 1940 tarihli Yasanın II. Ayrımına göre alınan önlemlerin, Sözleşme’nin 15(1). fıkrasına göre durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği koşulların içinde yer aldığını savunmuştur.

[64]. Komisyon çoğunluğu İrlanda Hükümetinin sunuşunu kabul ederken, Komisyon’un bazı üyeleri tespit edilen olaylardan farklı bir hukuki sonuç çıkarmışlardır.

[65]. IRA ve fraksiyonlarının faaliyetlerini kontrol altına almak için 1957 tarihinde İrlanda Hükümetinin elinde bulunan araçlar göz önünde tutulduğunda, İrlanda Hükümetinin yargılamasız tutma gibi çok ağır bir önlemi almasını gereksiz kılacak başka önlemler alabileceği iddia edilmiştir. Bu bağlamda olağan ceza hukukunun uygulanması, 1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasıyla getirilen bir tür özel ceza mahkemelerin ve Askeri Mahkemelerin kurulması zikredilmiştir. Ayrıca, İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasındaki sınırın kapatılması gibi diğer önlemleri düşünmek de mümkündür.

[66]. Ancak Mahkeme’nin kabulüne göre, 1957’de İrlanda Cumhuriyeti’ni tehdid eden ve giderek büyüyen tehlikenin olağan hukukun uygulanmasıyla kontrol altına alınamadığı kanıtlanmıştır. Olağan ceza mahkemeleri, hatta özel ceza mahkemeleri ve Askeri Mahkemeler dahi, barış ve düzeni geri getirmeye yeterli olmayabilir. Özellikle, IRA ve fraksiyonlarının askeri, gizli ve terörist karakterde olması ve bunların halk arasında korku yaratması nedeniyle, bu grupların faaliyetlerine katılan kişilerin mahkum edilmeleri için gerekli delillerin toplanmasında büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Esas olarak Kuzey İrlanda’da faaliyet gösteren bu grupların İrlanda Cumhuriyeti’ndeki faaliyetlerinin, sınırın karşı tarafına silahlı baskına hazırlanmakla sınırlı kalması, yeterli delilin toplanmasına bir diğer engeldir. Sınırın kapatılması, olağanüstü halin zorunluluklarının gerektirdiği ölçünün ötesinde, genel olarak halkın üzerinde çok ciddi ters bir etkiye yol açacaktır.

Buradan çıkan sonuca göre yukarıda belirtilen araçlardan hiç biri 1957’de, İrlanda’da varolan durumla mücadeleyi mümkün kılamayacaktı. Bu nedenle, terörist faaliyetlerde bulunma niyetinden kuşkulanılan kişileri, 1940 tarihli (Değişiklik) Yasasıyla getirilen idari gözaltında tutmanın (administrative detention) ağırlığına rağmen, koşulların gerektirdiği bir önlem olarak görünmüştür.

[67]. Bununla beraber, Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasında idari gözaltında tutma sisteminin işleyişindeki kötüye kullanmaları önlemek üzere düzenlenmiş bir kaç koruyucu mekanizma getirilmiştir. Yasanın uygulanması böylece, uygulama hakkında düzenli aralıklarla ayrıntılı bilgi edinen ve Yasayı yürürlüğe koyan Hükümet Tebliğini bir Kararname ile her zaman kaldırabilen Parlamentonun sürekli denetimine tabi kılınmıştır. 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasası, biri Savunma Güçlerinden subay, diğer ikisi yargıç olmak üzere, aslında Hükümetin oluşturduğu üç üyeli bir “Gözaltı Komisyon’u”nun kurulmasını öngörmüştür. Bu yasaya göre gözaltında tutulan bir kimse, salıverilmesi için idareyi bağlayıcı karar alabilen bu Komisyon’a başvurabilir. Dahası olağan mahkemeler, Gözaltı Komisyon’unu görevini yerine getirmeye zorlayabilir.

Son olarak, gözaltında tutma yetkisini yürürlüğe koyan Tebliğden hemen sonra Hükümet, gözaltında bulunan kişilerden yasadışı faaliyetlerde bulunmayacağını ve Anayasa ile Yasalara saygı duyacağını taahhüt edenlerin salıverileceğini kamuoyuna duyurmuş, ve daha sonra bu taahhüt metnini sadece yasalara uymayı ve 1940 tarihli Yasaya aykırı eylemlerde bulunmaktan kaçınmayı taahhüt etme biçiminde değiştirmiştir. Gözaltına alınan kişilere, gözaltına alınmalarından hemen sonra, söz konusu taahhüdü vermelerinin ardından salıverilecekleri bildirilmiştir. İrlanda gibi demokratik bir ülkede, Hükümetin açıkça salıverme güvencesi vermesi, bağlılık taahhüdü veren herkesin salıverilmesi konusunda Hükümeti hukuki yükümlülük altına sokmuştur.

Buradan çıkan sonuca göre 1940 tarihli Yasayla getirilen yargılamasız tutma yetkisi, yukarıda sözü edilen güvenceler çerçevesinde Sözleşme’nin 15. maddesi anlamında durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği bir önlem olarak görünmektedir.

[68]. Lawless’in özel durumunda, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasıyla İrlanda Hükümetine verilen tutma yetkisinin, Sözleşme’nin 18. maddesi anlamında verildikleri amaç dışında alınan veya Sözleşme’nin 15. maddesi anlamında durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirmesinin ötesine geçen bir önlem olarak kullanıldığını gösteren bir belirti yoktur. Buna karşılık Komisyon, 30 Ağustos 1958 tarihli kararında, Başvurucunun iç hukuk yollarını tükettikten sonra kendisine başvurduğunu tespit etmesinin ardından, Lawless’in genel tutumu hakkında şu düşüncesini belirtmiştir: “IRA’nın faal üyeleri olarak tanınan kişilerle ilişkisi, suç konusu dokümanları toplamaktan mahkum edilmesi ve diğer koşullar, artık IRA’nın bir üyesi olmasa da, gözaltına alındığı Temmuz 1957’de hala IRA’nın faaliyetleriyle ilgili olduğuna dair ciddi kuşku verir niteliktedir”. Dosyada ayrıca, 1940 tarihli ve 2 sayılı Yasaya göre tutulmasının hemen başlangıcında, İrlanda Hükümeti tarafından Lawless’e, “İrlanda Anayasasına ve Yasalarına saygılı olacağını” ve “1939 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasasına göre yasadışı örgüt sayılan her hangi bir örgüte yardım etmeyeceğini ve üye olmayacağını” yazılı olarak taahhüt etmesi halinde salıverileceğinin bildirildiği görülmektedir. Aralık 1957’de Hükümetin değişik bir biçimde yinelediği teklif Lawless tarafından kabul edilmiş ve Lawless Gözaltı Komisyon’u önünde, “1939 ve 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar Yasalarına göre yasadışı sayılan her hangi bir faaliyette yer almayacağı”na dair sözlü bir taahhüt vermiş ve buna göre derhal salıverilmiştir.

  1. Sözleşme yükümlülüklerini azaltan önlemlerin “uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı olup” olmadığı

[69]. Sözleşme’nin 15(1). fıkrası, bir Sözleşmeci Tarafın Sözleşme yükümlülüklerini azaltan önlemleri ancak, “uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı olmaması” koşuluyla alabilmesine izin vermektedir.

[70]. Bu davada ne Komisyon ne de İrlanda Hükümeti yukarıdaki hükme dayanmadığı halde, Sözleşme’yle taahhüt edilen yükümlülüklere Sözleşmeci Taraflarca uyulmasını güvence altına alan Mahkeme’nin görevi, bu koşulun eldeki davada yerine getirilip getirilmediğinin re’sen (proprio motu) tespitini gerektirmektedir.

[71]. Sözleşme yükümlülüklerini azaltan İrlanda Hükümetince alınan önlemlerin, bu Hükümetin uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı düştüğüne dair karar verilmesine neden olacak bir unsur, Mahkeme’nin bilgisine sunulmamıştır.

  1. [Yükümlülükleri azaltma bildiriminin hukukiliği]

İrlanda HükümetininAvrupaKonseyiGenelSekreterinegönderdiği20Temmuz1957tarihlimektubun,Sözleşme’nin15(3).fıkrasınınamaçlarıbakımındanyeterlibirbildirimolupolmadığı sorunu:

[72]. Sözleşme’nin 15(3). fıkrası aynı Maddenin 1. fıkrasına göre yükümlülük azaltma yetkisinden yararlanan bir Sözleşmeci Tarafın aldığı önlemler, bunların nedenleri ve bu önlemlerin uygulanmasına ne zaman son verileceği hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreterini ayrıntılı olarak bilgilendirmesini öngörmektedir.

[73]. İrlanda Hükümeti 20 Temmuz 1957’de Avrupa Konseyi Genel Sekreterine “Sözleşme’nin 15(3). fıkrası gereğince” olduğunu belirttiği bir mektup göndererek, 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının II. Ayrımının 8 Temmuz 1957’den itibaren yürürlüğe girdiğini bildirmiştir. İrlanda Hükümetinin konuyla ilgili Tebliğinin bir kopyası ve 1940 tarihli Yasa metni mektuba eklenmiştir. İrlanda Hükümeti sözü edilen mektupta bu önlemin, “kamu barışı ve kamu düzenine karşı suçların işlenmesini ve Anayasa ile yetkilendirilmiş olan askeri ve silahlı güçlerden başka bir askeri ve silahlı gücün varlığını önlemek için kabul edildiği”ni belirtmiştir.

[74]. Lawless Komisyon önünde, İrlanda Hükümetinin 20 Temmuz 1957 tarihli mektuba, Sözleşme’nin 15(3). fıkrasına göre yükümlülüğünü azaltmasının geçerli bir bildirimi olarak dayanmasına itiraz etmiştir. Lawless, Komisyon önünde özet olarak, Hükümet bu mektubu yükümlülüklerini azaltan resmi bir bildirimi tescil ettirme amacıyla göndermediği için, mektubun yükümlülükleri azaltan bir bildirim niteliği taşımadığını; mektubun bir bildirim oluşturduğu kabul edilse bile, 15(3). fıkrasının kesin gerekleriyle uyuşmadığını, çünkü yargılamasız tutma yetkisinin bir nedeni olarak, savaş veya ulusun yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü halin varlığının gösterilmediğini, Hükümet tarafından alınan önlemlerin niteliğinin açıkça tanımlanmadığını ileri sürmüştür. Komisyon Delegasyon Başkanı Mahkeme önündeki davada, Lawless’in üçüncü bir itirazından söz etmiştir: Bu itiraza göre, Genel Sekretere yükümlülükleri azaltma bildirimi 20 Temmuz 1957’de usulüne uygun olarak yapılmış olsa bile, İrlanda’da halka ilk kez duyurulduğu 23 Ekim 1957’den önceki dönem için İrlanda Cumhuriyeti egemenliği altındaki kişilere uygulanamaz.

[75]. Komisyon bu konudaki görüşünü şöyle açıklamıştır: İrlanda Hükümeti, Sözleşme’nin 15(3). fıkrasına açıkça göndermede bulunarak özel önlemlerin uygulanmasını Genel Sekreterin dikkatine sunarken gecikmemiştir; 1940 tarihli Yasanın ve oradaki yetkileri yürürlüğe koyan Tebliğin bir nüshasının eklendiği 20 Temmuz 1957 tarihli mektubun içeriği, alınan önlemlerin niteliğini Genel Sekretere göstermek için yeterlidir. Sonuç olarak 20 Temmuz tarihli mektubun, İrlanda Hükümetinin yükümlülüklerini azaltmasına yol açan nedenleri ayrıntılı bir biçimde açıklamaması, bu davada 15. maddenin 3. fıkra hükümlerine yeterli uygunluğun bulunmadığı anlamına gelmez. Lawless’in üçüncü itirazıyla ilgili olarak Komisyon Delegesi, Mahkeme önündeki davada şunu eklemiştir: Sözleşme’nin 15(3). fıkrası, yükümlülüklerini azaltan Devleti, kendi iç hukuk sistemi içinde yükümlülükleri azaltan bildirimi ilan etmeye zorlamamakta, alınan önlemlerin sadece Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirilmesini gerekli görmektedir.

[76]. İrlanda Hükümeti nihai sunuşlarında Mahkeme’den, Komisyon’un görüşüne de uygun olarak, 20 Temmuz 1957 tarihli mektubun, Sözleşme’nin 15(3). fıkrasının amaçları bakımından yeterli bir bildirim oluşturduğunu tespit etmesini veya İrlanda Hükümetini 3. fıkrada 15(1). fıkrasına dayanma yetkisinden yoksun bırakacak hiç bir şeyin bulunmadığını açıklamasını istemiştir.

[77]. Mahkeme’den ilk önce, Sözleşme’nin 15(3). fıkrası gereğince, Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin hem alınan önlemler ve hem de bunların nedenleri hakkında yeteri kadar bilgilendirilip bilgilendirilmediği hakkında inceleme yapması istenmiştir. 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının ve bu Yasanın II. Ayrımını yürürlüğe koyan ve 8 Temmuz 1957’de yayınlanan 5 Temmuz tarihli Tebliğin birer nüshalarının eklendiği 20 Temmuz tarihli mektubu, ve bu mektupta “kamu barışı ve kamu düzenine karşı suç işlenmesini ve Anayasa ile yetkilendirilmiş olan askeri ve silahlı güçlerden başka bir askeri ve silahlı gücün varlığını önlemek” için bu önlemlerin alınmış olduğu ifadesini dikkate alan Mahkeme’ye göre, İrlanda Hükümeti alınan önlemler ve nedenleri hakkında Genel Sekretere yeterli bilgi vermiştir; ikinci olarak, İrlanda Hükümeti Genel Sekretere bu bilgiyi, Sözleşme’deki yükümlülüklerinde azaltma yapan önlemleri yürürlüğe koyduktan sadece 12 gün sonra vermekle, bildirimi gecikmesiz olarak yapmıştır; son olarak Sözleşme, ilgili Sözleşmeci Devleti, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine gönderdiği yükümlülüğü azaltan bildirimi kendi toprakları üzerinde de ilan etmesini gerekli kılan özel bir hüküm içermemektedir.

Buna göre Mahkeme bu davada, İrlanda Hükümetinin, Sözleşme’nin bir tarafı olarak, Sözleşme’nin 15. maddesi 3. fıkrasındaki yükümlülüklerini yerine getirdiği sonucuna varmıştır.

[78]. BU GEREKÇELERLE MAHKEME OYBİRLİĞİYLE,

  1. İrlanda Hükümetince Sözleşme’nin 17. maddesinden çıkarsanan talep engelinin reddine;
  2. Lawless’in 1940 tarihli Devlete Karşı Suçlar (Değişiklik) Yasasının 4. maddesine dayanarak 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar yargılanmadan gözaltında tutulmasının, Sözleşme’nin 5 ve 6. maddeleri bakımından hukuki bir temeli bulunmadığına;
  3. Sözleşme’nin 7. maddesine aykırılık bulunmadığına;
  4. Lawless’in 13 Temmuz 1957’den 11 Aralık 1957’ye kadar gözaltında tutulmasının, İrlanda Hükümetinin Sözleşme’nin 15. maddesi gereğince Temmuz 1957’de usulüne uygun olarak kullandığı yükümlülükleri azaltma yetkisine dayandığına;
  5. İrlanda Hükümetinin 20 Temmuz 1957’de Avrupa Konseyi Genel Sekreterine gönderdiği mektubun, Sözleşme’nin 15(3). fıkrası anlamında yeterli bir bildirim oluşturduğuna oybirliğiyle;
  6. Buna göre Mahkeme, bu davada toplanan delillerin, İrlanda Hükümeti tarafından İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya dair Avrupa Sözleşmesi’ndeki yükümlülüklere aykırı davrandığını ortaya koymadığına;
  7. Aykırılık olmaması nedeniyle, Lawless’e tazminat verilmesi sorunu bulunmadığına,

KARAR VERMİŞTİR.

 

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir