Türk Borçlar Kanunu (Yeni) MADDE 20 :Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
T.C
YARGITAY
13.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2014- 13315
KARAR NO:2014- 13503
KARAR TARİHİ:29.04.2014
Buna göre de; taraflar arasındaki sözleşme tip sözleşmeler olarak kabul görüp bu sözleşmede, davacı yan aleyhine konulan ve bilirkişi raporu ile tespit edilen Muhtelif masraflar, erken kapama komisyonu ücreti, ipotek fek ücreti yazılmamış sayılmalıdır. Dolayısıyla bu yazılmamış sayılan kalemlerin davalı bankaca tahsil edilmiş olması genel işlem şartına açıkça aykırı kabul edilerek iadesi gerekeceği kanaatine varılmıştır.
**Paranın iadesinde faizin başlangıcı ise, Paranın Bankanın hesabına girdiği andan itibaren faizi ile birlikte iadesi gerekir.
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılanması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 114,50 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 29.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C.
SİVAS
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO: 2013/371
KARAR NO: 2013/606
DAVA: Krediden Kaynaklanan Alacak
DAVA TARİHİ: 26/07/2013
KARAR TARİHİ: 27/12/2013
Mahkememizde görülmekte bulunan krediden kaynaklanan alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP ÖZETİ: davalı bankanın Şubesinden 03/02/2011 tarihinde 40.000,00 TL bedelli, 60 ay vadeli, aylık %0.95 faiz oranı ile Ticari kredi kullandığını, davalı tarafından müvekkilinden haksız olarak komisyon, ipotek fekki, kredi erken kapatma ücreti ve dosya masrafı adı altında alınan 2.435,55 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP ÖZETİ: Davacının tüketici sıfatına haiz olmadığını, açılan davanın hukuki mesnettten yoksu olduğunu, davacıya yapılan kesintilerin açıkça belirtildiğinden haksız şart olarak nitelendirilemeyeceği, kullanılan kredinin ticari kredi olduğundan tüketici kanunu kapsamında olduğunu, alınan masrafların yasal olduğunu, bu nedenlerle açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Kredi dosyası içeriği, bilirkişi raporu, taraflarca ibraz edilen kayıt ve belgeler, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından;
Eldeki dava, davacının davalı ile yaptığı kredi sözleşmesinde alınmış olan dosya ve komisyon ücreti, erken kapama ücreti ve ipotek fek ücretinin dava tarihinden itibaren mevduata uygulanacak en yüksek faiziyle tahsilinden ibarettir.
Öncelikle taraflar arasındaki ilişkiye uygulanacak mevzuatın tespiti gerekir. 4822 sayılı yasayla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 2 nci maddesinde “Bu kanunun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiş, yasanın 3 üncü maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Ticari Kredi İlişkisinden doğan uyuşmazlıklara tüketici sıfatıyla bakılması doğru değildir. Dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki soruna 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun; Madde 20- Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
Genel olarak işlem koşulu; Çağımızın sosyal ve ekonomik gelişmeleri sonucunda, başta finans ve sigorta şirketleri olmak üzere birçok kişi veya kuruluş, iki taraf arasında bireysel sözleşmenin kurulmasından önce soyut ve tek yanlı olarak kaleme alınmış sözleşme koşulları hazırlamakta, bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, ancak aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedirler. Önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta; bu tür sözleşmelere de “tip sözleşme” ya da “formüler sözleşme” denilmektedir. Konunun uzamanı kişilerce bütün olasılıklar düşünülerek hazırlanan genel işlem koşulları, çoğu kez sadece kendilerini hazırlatarak kullanan kişinin çıkarlarını kollamakta ve korumaktadır. Buna karşılık sözleşmenin diğer tarafı, söz konusu genel işlem koşullarının varlığından ya da içeriğinden tam olarak haberdar değildir veya söz konusu genel işlem koşullarını tam olarak anlayıp, olası sonuçları ile birlikte değerlendirebilecek donanımda değildir ya da pazarlık gücüne sahip olmadığından zorunlu olarak kabul etmektedir. Gerçekten de kitlelere yönelik bu tür sözleşmelerde, sözleşmenin kurulması aşamasında görüşmeler veya pazarlıklar kesinlikle söz konusu olamamakta veya sadece son derece sınırlı bir iki noktada fiyat, vade vb. olmaktadır. Bu nedenle, bu sözleşmeleri hazırlayan girişimler karşısında sözleşmenin diğer tarafı, ya kendisine dayatılan koşullarla sözleşmeyi kuracak ya da söz konusu sözleşmenin içerdiği edimi veya hizmeti almaktan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Diğer söyleyişle birey önüne konan sözleşmeye ya tümden evet ya da tümden hayır diyecek; “evet ama” diyemeyecek, bazı hükümlerin değiştirilmesini isteyemeyecektir. Örneğin bir tacir ya bankanın önüne koyduğu kredi sözleşmesini imzalayarak krediyi alacak ya da kredi almaktan vazgeçecektir. Aynı şekilde birey ya imtiyaz sahibi şirket tarafından önüne konan abonmanlık sözleşmesini imzalayacak, ya da konutuna elektrik ya da su almaktan vazgeçecektir. Birçok hizmet ya da edimden hiç yararlanmamanın söz konusu olmaması ve “evet ama” deme olanağının da bulunmaması karşısında, bireyin zor durumda kaldığından istemeyerek ama mecburen imzaladığı bu sözleşmelerin uygulanmasında yasanın emredici hükümleri ile korunması gerekmektedir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna (TKHK) eklenen “Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar” başlıklı altıncı madde ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan “Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik” ile sınırlı ölçüde kendisine yer bulduktan sonra, şimdi Türk Borçlar Kanunu Tasarısı (TBKT) ile daha yaygın olarak uygulanma olanağına kavuşmuş olmaktadır.
Yukarıdaki Maddenin birinci fıkrasında genel işlem koşulları, “bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri” olarak tanımlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, “aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez”
Maddenin üçüncü fıkrasına göre “genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.”
Tüm bu açıklamalar ışığında taraflar arasındaki sözleşme tip sözleşmeler olarak kabul görüp bu sözleşmede, davacı yan aleyhine konulan ve bilirkişi raporu ile tespit edilen Muhtelif masraflar, erken kapama komisyonu ücreti, ipotek fek ücreti yazılmamış sayılmalıdır. Dolayısıyla bu yazılmamış sayılan kalemlerin davalı bankaca tahsil edilmiş olması genel işlem şartına açıkça aykırı kabul edilerek iadesi gerekeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı kendisinden haksız olarak alınan bu bedellerin dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle tahsilini istemiştir. Bankalar, Anonim Şirket statüsünde olup, kredi sağlama, kredi verme ve topladıkları kredileri değerlendirme gibi birçok işi gerçekleştirirler. Esas faaliyet alanı itibariyle sürekli parayla iştigal etmektedirler. Kural olarak temerrüt B.K. 117 vd. madde hükümlerine tabiidir. Ancak bankanın faaliyet alanı değerlendirildiğinde, haksız surette alınan bu bedellerinin hesaba girdiği andan itibaren banka tarafından nemalandırıldığı ve bundan gelir elde edildiği kuşkusuzdur. Genel hukuk prensiplerinden olan “hiç kimse kendi kusuruna dayanarak menfaat elde edemez” ilkesi gözetildiğinde, bankanın yasal dayanağı olmaksızın aldığı bu kalemlerin hesabına girdiği andan itibaren faizi ile birlikte iade etmesi hakkaniyet ve adalete uygun olur.
Tüm bu gerekçelerle davacının davasının kısmen kabulü gerekeceği kanaatıyla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile, 2.236,50-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2- 152,77 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafça yapılan bilirkişi ücreti ile posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 231,70 TL nin kabul oranına göre hesaplanan 212,76 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, sair kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinden HMK nun 333.maddesi gereğince davacıya iadesine,
4- Davalı tarafça yapılan 8,00 TL tebligat ücretinin kabul oranına göre hesaplanan 0,64 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, sair kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5- A.A.Ü.T gereğince 440,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- A.A.Ü.T nin 12/2 maddesi gereğince 199,05 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair temyizi kabil karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK geçici 3. madde hükmü gözetilerek 15 günlük süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/12/2013
İlk yorum yapan siz olun