YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/10-439
KARAR NO : 2011/540
Taraflar arasındaki “yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti” davasında dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.07.2010 gün ve 2009/325 E., 2010/398 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.10.2010 gün ve 2010/13057 E., 2010/14259 K. sayılı ilamı ile;
(…5434 ve 506 sayılı Kanunlar kapsamında olan hizmetleri birleştirilerek yaşlılık aylığı bağlanmasını isteyen davacının, 01.03.1995 – 30.03.2004 tarihleri arasında Düzce Barosu bünyesinde avukat olarak topluluk sigortasına tabi olmasına karşın, sigortalı olduğu tüm sürenin primlerini ödeyip ödemediğine ilişkin uyuşmazlığın giderilmesinin başka bir davada sonuçlandırılmasına neden olmak suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
1-) Mahkemenin uyma kararı verdiği Dairemizin bozma kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; “Davanın yasal dayanaklarından olan 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 186. maddesinde; “… avukatların 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86. maddesinde gösterilen Topluluk Sigortasına girmeleri zorunludur. Ancak, bu zorunluluk (Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) bakımından olup, (İş kazaları ve meslek hastalıkları), (Hastalık) ve (Analık) sigortalarına girmek avukatın isteğine bağlıdır.” 506 sayılı Kanunun 86. maddesinde; “…(Ek fıkra:29/7/2003-4958/40 md.) Ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyen primler için bu tarihten başlanarak 80. madde hükmüne göre gecikme zammı uygulanır.” düzenlemeleri gözetildiğinde; topluluk sigortasına tabi olduğu 01.03.1995 – 30.03.2004 tarihleri arasında kalan tüm sürenin malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerini ödeyip ödemediği araştırıldıktan sonra, ödemediğinin tespiti halinde; usul ekonomisi ilkesi gözetilerek, ödemesi için uygun bir süre verilen davacıya, tüm borcunu ödemesi durumunda farklı sosyal güvenlik kurumlarındaki hizmetleri birleştirilmek suretiyle yaşlılık aylığı bağlama şartlarının oluşup oluşmadığı irdelenmesi gerektiği,” bozma nedeni yapılmış olup, yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin talep tarihi itibariyle borç olup olmadığına ilişkin uyuşmazlığın eldeki davada giderilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması;
2-)Kabule göre, 2829 sayılı Kanunun; 3/b maddesindeki, “malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreler, hizmet süresi olarak değerlendirilebilir.” 7. maddesindeki, “primi ödenmemiş süreler, hizmet süreleri toplamına katılamaz.” 506 sayılı Kanunun; 60 ve geçici 81. maddelerindeki, Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler. 62. maddesindeki, “sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır.” düzenlemeleri gereğince, yukarıda anılan döneme ilişkin olarak davalı Kurumun, olduğunu iddia ettiği prim borcunu 14.06.2010 tarihinde ödediği anlaşılan davacıya, 01.07.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması mümkün iken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenleridir.
O halde, davalı Kurumun avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti ile birikmiş aylıkların ödenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının avukatlık mesleği nedeniyle topluluk sigortasına tabi olan geçen sürelere ait tüm primleri ödediğini, 5434 ve 506 sayılı Kanunlar kapsamında olan hizmetleri ile birlikte aylığa hak kazandığını beyan ederek yaşlılık aylığına hak kazandığının ve emsallerince faydalanılan artışlardan yararlandırılması gerektiğinin tespiti ile birikmiş aylıklarının mevduata uygulanacak en yüksek faiz oranı ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum vekili, davacının topluluk sigortasına tabi olarak geçen sürelere ait prim borcu bulunduğunu, tahsis talebinin primlerin tahsilinden sonra sonuçlandırılacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, davacının Kuruma müracaatı sonrasında Kurum tarafından bildirilen prim borcunu ödediği, prim borçlarının hatalı hesaplanmasında davacıya atfedilecek bir kusur bulunmadığı, gerekçesiyle iyiniyet ilkesi çerçevesinde davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanmasına ve emeklilik talep tarihi itibariyle prim borcu olmadığına ilişkin dava açma hakkının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire; yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiş; direnme hükmünü davalı Kurum vekili temyize getirmiştir.
I-Bozma ilamının (1) nolu bendine yönelik direnme kararının incelenmesinde:
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının topluluk sigortası prim borcunun hesaplanmasında Kurum hatasının bulunup bulunmadığı, Kurum hatasının kabulü halinde davacı sigortalının iyiniyet ilkesi çerçevesinde yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı, bu hususun kabulü halinde de sigortalının yaşlılık aylığına hangi tarihte hak kazandığı, noktalarında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 186. maddesi ile 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun Geçici 6. maddesi uyarınca Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 86. maddeleridir.
Anılan düzenlemeler, avukatların malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları yönünden topluluk sigortasına girmelerinin zorunlu olduğunu ve ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyen primler için bu tarihten başlanarak 506 sayılı Kanunun 80. madde hükmüne göre gecikme zammı uygulanacağını hükme bağlamaktadır. .
Şu hale göre, topluluk sigortasına tabi olarak geçen sürelerin yaşlılık aylığına esas prim gün sayısının hesabında dikkate alınabilmesi için primlerin ve mevcut ise gecikme zamlarının ödenmiş olması gerekmektedir.
Somut olayda, davacının Kuruma prim borcu olup olmadığının tespiti yönünden, prim borcu bulunduğu bildiren dönem içinde topluluk sigortasına tabi olarak, prim borcunu da doğuracak şekilde avukatlık yapıp yapmadığı, mahkemece araştırılmadığı gibi; hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, davacının topluluk sigortası primi ödemesi gereken tarihler ve miktarları ile bu miktarların ödenip ödenmediği, gecikmeli ödeme mevcut ise gecikme zamlarının hangi tarihte ödendiği ayrıntılı ve denetime elverişli şekilde araştırılıp, değerlendirilmemiştir.
Bu haliyle söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve sağlıklı bir sonuca varılması olanaklı değildir.
Öte yandan, Yerel Mahkemece davalı Kurum tarafından prim borcunun hesaplanması sırasında hata yapıldığı, hatalı hesaplama ile prim borcu çıkaran Kurumun kusurlu olduğu gerekçesiyle, davacının iyiniyetli olduğunun kabulü ile aylık bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Belirtilmelidir ki, Kurumun hatalı işlemine dayalı olarak davacının iyiniyetli olmasından kaynaklanan bir kazanılmış haktan bahsedebilmek için Hukuk Genel Kurulu’nun 25.06.2003 gün ve 2003/21-406 E., 2003/424 K. ile 25.12.2002 gün ve 2002/21-1062 E., 2002/1098 K. sayılı kararlarında da belirtildiği gibi; bir hakkın elde edilmiş olması, objektif bir hukuk kuralının kişiye uygulanması, hakkın elde edilebilir ve Anayasa ile diğer Yasalarla korunmaya değer duruma gelmiş olması ve idarece tek taraflı tasarrufla geri alınamayacak durumda bulunması gerekir.
Hukuki değerden yoksun işlemler, açık hataya dayalı işlemler, iradeyi fesada uğratan nedenlere dayalı işlemler, kazanılmış hak doğurmadığı gibi idarenin yapmış olduğu olumsuz veya açıklayıcı işlemleri de kazanılmış hak doğurmaz.
Somut uyuşmazlık bu yönden incelendiğinde, davacının başvurusu üzerine prim borcu Kurumca ilgili Baro Başkanlıkları tarafından gönderilen prim bordrolarına göre hesaplanmış olup; hesaplamanın bildirilen süreler eksik olduğu için yanlış yapıldığı, diğer bir ifade ile hatalı bildirime dayalı ve hukuki değerden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere hukuki değerden yoksun ve hatadan kaynaklanan Kurum işlemine dayalı olarak herhangi bir hak kazanılması mümkün değildir.
Bu nedenledir ki, Yerel Mahkemenin, Kurumun hatalı işlemi sonucu çıkarılan prim borcunu ödeyen davacının iyiniyetli olduğunu kabul ile aylık bağlanmasına dair verdiği karar isabetsizdir.
Sonuç itibariyle; yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçelerle, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.
II- Bozma ilamının (2) nolu bendine yönelik kararın incelenmesine gelince:
Bozma ilamının (2) numaralı “Kabule göre” ibaresiyle başlayan bendinde; yaşlılık aylığının, prim borcunun ödendiği tarihte başlaması gerektiği, belirtilerek hükmün bu gerekçe ile de bozulmasına karar verilmiş; Yerel Mahkemece, davacının yaşlılık aylığının başlangıç tarihinin, başvuru tarihini takip eden aybaşı olması gerektiği yönünde, hüküm oluşturulmuştur.
Ne var ki, daire kararında açıklanan bozma nedenleri karşısında, “Kabule göre” başlığı altında ele alınan bölüm, gerçekte eleştiri ve tavsiye niteliğinde olup; hukuki anlamda bir bozma nedeni olarak kabulü olanaklı değildir.
Hal böyle olunca, bozma ilamında işaret edilen bu tür eleştiri niteliğindeki açıklamaların gerçekte bozma nedenleri kapsamında düşünülemeyeceği ve bu gerekçeye karşı direnmenin de söz konusu olamayacağı açıktır.
Bu nedenle; Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmede, kabul biçimine yönelik bozma nedenlerini içeren (2) numaralı bendin bozma metninden çıkarılması hususunda görüş birliğine varılmıştır.
SONUÇ: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile;
1- Direnme kararının yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan değişik nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
2-Yukarıda (II) numaralı bentte gösterilen nedenlerden dolayı, bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan ve “Kabule göre” ile başlayan bölümünün bozma ilamı metninden çıkartılmasına,
21.09.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlk yorum yapan siz olun